DOLAR
40,9706
EURO
47,9550
ALTIN
4.430,94
BIST
11.372,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
28°C
İstanbul
28°C
Parçalı Bulutlu
Salı Açık
27°C
Çarşamba Çok Bulutlu
27°C
Perşembe Açık
28°C
Cuma Açık
30°C

The Surfer: İçsel Savaş ve Çılgınlaşan Psikoloji

İçsel savaşın dalgalarıyla yüzleşen kahramanın psikolojik çalkantısını keşfeden sürükleyici bir kurgu: The Surfer ile çılgınlaşan zihnin derinlikleri.

The Surfer: İçsel Savaş ve Çılgınlaşan Psikoloji
24.08.2025 07:42
A+
A-

Görüntülerin içinden akan bir deliliği takip etmek, Nicolas Cage’in son yıllardaki oyunculuk serüveninde artık bir rutin hâline geldi. Yeni filmi The Surfer (Sörfçü), bu yönünü daha da cesur bir psikolojik gerilime taşıyarak seyirciyle buluşuyor. Oyuncunun yaşlanmanın getirdiği ruh hâlini, tekil bir karakter üzerinden, bir ailenin kırılganlaştıran drama üzerinden anlatması ilgi çekici bir deneyim sunuyor.

Adını duyduğumuz ilk andan itibaren sörf ve acı arasındaki çatışmayı öne çıkaran film, orta yaşlı bir babanın oğluyla birlikte bir koya doğru yol almasıyla başlıyor. Babasının geçmişine dair izler, Avustralya’da büyümüş olan bu adamın ABD’ye taşınmasıyla sürüp giderken, evliliğinin çatırdayan yüzeyiyle de karşı karşıya kalıyoruz. Plaja vardıklarında karşılaştıkları çete baskısı, ailenin var olduğunu düşündükleri sınırları zorlar ve babanın psikolojisini sarsmaya başlar.

Acı ve manevi eziyet bölümünde Lorcan Finnegan’ın yönetmenliği, öyküyü fiziksel şiddetten ziyade ruhsal çöküşün izleri üzerinde yoğunlaştırıyor. Senaryo ise babanın geçmişiyle yüzleşmesini ve ölümle hesaplaşmasını odak noktası yapıyor; bu sayede intikam teması filme farklı bir boyut katıyor. Babanın düşkünle olan karşılaşması ve delirme sürecinin, birbiriyle paralel ilerleyen iki anlatı halinde seyirciye sunulması, izleyiciyi duraksamaya sürüklüyor. Ancak yönetmenin bazı tercihleri, gerçeklik ve kabus arasındaki sınırları belirsizleştirip bazı anlarda sahnelerin etkisini azaltabiliyor.

Nicolas Cage bu kez yalnız değil denemesi olarak karşımıza çıkan filmde Cage’in içgüdüsel oyunculuğu bir yanda dururken, diğer yanda Julian McMahon’ın performansı da filme renk katıyor. Nip/Tuck ve eski Sansürsüz yılların ikonik figürü McMahon, kötü adam rolünde filmin olumsuz yüzünü güçlendiriyor. Avustralya’nın kavurucu güneşi altında kısmen de olsa bir yılbaşı filmi atmosferiyle harmanlanan bu gerilim, Cage’in kendini öne çıkararak, bir ağaç gibi kök salmış içsel çatışmaları sahneye taşıyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.