Suriye’de devrimden sonra Şam’dan Palmira’ya İdlib’den Fırat’a uzanan kesişen yaşamların kronu: değişim, umut ve dayanışmanın öyküsü.

Bir yıllık bir yolculuğun içinde, Suriye’nin yüzünü güldüren anlar kadar kırılgan anlar da var. Yıkım ve yeniden doğuşın iç içe geçtiği bu süreçte, Fırat’ın doğusundaki SDG/YPG meselesi, İsrail’in güney sınırındaki gerilimler ve Dürzi azınlığın deneyimi gibi konular, halkın günlük yaşantısını şekillendiriyor. Krizin hâkim olduğu bu ülkede, özgürleşmenin ve insani tavrın izleri her köşeye yansıyor.
Devrimin ilk kıvılcımı Ürdün sınırındaki Dera’dan yükseldi. Mart 2011’de lise öğrencilerinin duvarında yazdığı “Senin sıran da geldi, doktor” ifadesi, bir ifadesinden çok bir uyarıydı ve ardından gelen gösteriler, Şam ve Dera’da sarsıcı bir tablo ortaya çıkardı. Rejimin sert karşılığıyla başlayan bu süreç, zamanla ülke genelinde yaygınlaştı; Hamza el Hatib’in bedeni, genç bir çocuğun simgesine dönüştü ve aylar boyunca süren baskı, isyanın simgesine dönüştü.
ANNENİN ESAD ÖFKESİBir yıl sonra Hamza’nın annesi Samira el Hatip ile görüştüm. “O günler geride kaldı mı?” sorusunu sorduğumda, acının ruhunda hala taze olduğunu söyledi. Esad’ın devrilmesi sonrası açığa çıkan belgelere göre, büyük oğlu Ömer’in gözaltında öldürüldüğü bilgisi de ona düşen ağır bir yük olarak kaldı. Bedel ödenmediğini söyleyemem diyor; “Elimde eşyalar, hatıralar ve umutlar var; ama yası da hâlâ yanımda.”
ŞAM’DA YIKIM DA UMUT DA BÜYÜKŞam’a dönüşüm, savaşın izlerini şehir merkezinde saklıyor. Şehrin çeperlerinde yıkım hâlâ belirgin olsa da Hamidiye Çarşısı canlanıyor; turistler geldiğinde bazı dükkanlar hareketleniyor. Navfara Kahvesi’nin üçüncü kuşak temsilcisi Abdullah, savaşın ardından beliren güven ve esenlikle “Savaş bitti, korku duvarları aşıldı” diyor. Ancak Kapanan kapılar ve akarmış gibi görünen yağmur gibi yoğunluklar, günlük hayatı zorluyor; dondurmacı Bakdaş’taki kalabalık da bunu gösteriyor.
‘Özgür ve mutluyuz’Şam’ın Yarmuk Mahallesi’nde yaşayan bir ailenin sözleriyle duyuluyor bu değişim: “Elektriksiz, susuz ve toz içinde yaşasak da özgürlük hâlâ var.”
KAPISIZ, SIRASIZ OKULLARDA EĞİTİMİdlib, savaşın en kritik nedenle kalesiydi ve şimdi eğitim kriziyle yüzleşiyor. Binlerce çocuk capı ve camı olmayan, mermi izleriyle dolu duvarlar arasında, yerde ders çalışıyor. Ömer Kenju’nun aktardığı rakamlar içler acısı: “550 bin öğrenci; kapısız, camsız ve masasız sınıflar… Soğuk ve tuvalet eksikliği en büyük sorunlardan.”
Her şeye rağmen…Telmanes köyünde öğretmen Beyan İbrahim, savaşın gölgesinde büyüyen çocukların havasını paylaşıyor: “Bu çocuklar savaş gördü; çoğu giyecekleri yok. Soğuk ve tuvalet eksikliği yüzünden hasta oluyorlar; ama biz onların yanında olmaya devam edeceğiz.” Meryem Hüseyin’in sözcükleri ise duyguları derinden sarsıyor: “Okula battaniye getiriyorum; dersleri duyamıyoruz ama bir umut var.”
PALMİRA İNCİSİÇölün ortasında parlayan Palmira, savaşın gölgesini taşıyan bir başka öykü. Antik kent, savaşlar ve çatışmalarla yankılanan bir geçmişe sahip. Ziyaretçilerden Li Chen, Palmira’nın dünyanın ortak mirası olduğunu vurguluyor; fakat DAEŞ’in işgali ve sonrasında yaşanan tahribat, bugün kalan birkaç ziyaretçinin bile yüreğini sarsıyor.
FIRAT’IN İKİ YAKASISuriye’nin güneyinden kuzeye doğru ilerleyen yolculuk, Fırat Nehri’nin iki yakasında ayrı hayatlar sunuyor. Rejim güçleri, YPG kontrolündeki bölgeler ve geçiş noktaları arasındaki hareketlilik, günlük hayatı ikiye bölüyor. Mayaden’deki geçiş noktaları, kaçakçılar ve polisler arasında bir dengede ilerliyor; insanlar hastanelere taşınıyor, alışveriş ve akraba ziyaretleri için tehlikeli iki yakayı birbirine bağlıyor.
YARIN: MASAL ŞEHRİ HALEP ESKİ GÜNLERİNİ ARIYOR