Sosyal medyanın günümüzdeki tehlikeleri ve toplumsal etkileri hakkında bilinçli bilgiler. Dijital dünyada güvenli ve sağlıklı kalmanın yolları.
Sosyal medya, artık yaşamımızın merkezine yerleşmiş durumda. Beğeni almak, izlenme sayısını artırmak ve paylaşım yapma isteği, sadece bireysel bir tercih olmaktan çıkıp, toplumsal başarı ve değer ölçütü haline gelmiştir. Ancak, bu görünürlük ve erişilebilirlik uğruna ödenen bedeller her geçen gün daha ağırlaşmaktadır. Özellikle gençler, sosyal medya algoritmalarının ve platformların şekillendirdiği sanal dünyada gerçeklikten kopma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ruh sağlığı, fiziksel sağlık, etik değerler ve hatta yaşamlar, bu dijital yarışta göz göre göre feda edilmekte veya ciddi şekilde zarar görmektedir.
Son dönemlerde, sosyal medyada izlenme ve dikkat çekmek adına yapılan tehlikeli ve sınırları zorlayan içeriklerin sayısı artmaktadır. Örneğin, TikTok platformunda mukbang (ekran karşısında aşırı ve abartılı yemek yeme) videolarıyla tanınan ve daha sonra trajik bir şekilde hayatını kaybeden Efecan Kültür gibi kişiler, bu riskli trendlerin sadece birkaç örneğidir. Bu tarz içeriklerin, gençler ve özellikle de çocuklar arasında yaygınlaşması, ciddi psikolojik ve fizyolojik sorunlara yol açmaktadır.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, sosyal medya fenomenlerinin görünürlük ve popülerlik uğruna, fiziksel ve ruhsal sağlıklarını göz ardı ettiklerini vurgulamaktadır. Erdoğan, bu durumu şu sözlerle anlatmaktadır: “Tehlikeli meydan okumalar, absürt ve uç davranışlar, güzellik ve başarı uğruna sağlığı tehdit eden uygulamalar, dijital dünyanın karanlık yüzünü temsil ediyor. Kendin olmak değil, tıklanabilir olmak önemli hale geldi. Fenomenler, dikkat çekmek adına sınırları zorlayan davranışlar sergilemekte, markalar ise skandal ve çılgınlıkla prim yapmayı tercih ediyor.”
Prof. Erdoğan’a göre, normalde toplumda utanç duyulması gereken davranışlar, günümüzde pazarlanabilir hale gelmiş durumda. Ayrıca, sürekli yeni ve dikkat çekici içerik üretme baskısı, fenomenlerde tükenmişliğe ve psikolojik sorunlara yol açmaktadır. İçten ve samimi paylaşımlar zamanla yapaylaşıyor, kahkaha ve mutluluk sahneleri yapmacık hale geliyor; gözyaşları ve duygular ise kurgu ve performans olmaya başlıyor. Bu durumun sadece psikolojik sorunları olan bireylerle sınırlı olmadığını belirten Erdoğan, toplumun genelinde de benzer bir değer ölçüm sistemi kurulduğunu söylüyor. Tüm toplumda, takipçi ve beğeni sayısının bir başarı göstergesi olarak görüldüğüne dikkat çekiyor. Bu döngünün kırılmasının zor olduğunu vurgulayan Erdoğan, dijital ekonomide insanların değil, içeriklerin değerli olduğunu, izleyicilerin ve içerik üreticilerinin bu sistemi sorgulamadan devam ettiğini ifade ediyor.
Klinik Psikolog Doç. Dr. Gizem Akcan, özellikle kadınlar arasında sosyal medyada kendini başkalarıyla kıyaslama alışkanlığının yaygın olduğunu belirtiyor. Bu durumun, “Benim neyim eksik?” düşüncesine yol açarak, kişide değersizlik ve yetersizlik duygularını tetiklediğini söylüyor. Sosyal medyada ilgi gördükçe, bireyler kendilerini daha iyi hissetmeye başlarken, beğeni ve takipçi sayısı bağımlılık haline dönüşebiliyor. Bu durum, insanların içten içe dikkat çekmek ve onay almak için hayatta kalma stratejisi geliştirdiğine işaret ediyor. Özellikle de gerçek hayatta değersiz hissettiği kişiler, sosyal medyada ilgi ve beğeni aldıkça, varlıklarını hissetmeye başlıyorlar.
Gizem Akcan, sosyal medyada acının bile performansa dönüşebildiğine dikkat çekiyor. Örneğin, yakınını kaybeden bir kişinin sadece iki gün sonra video çekip helva yapması veya hastanede ağır bir durumda olan bir kişinin fotoğrafını paylaşması, duyguların bile pazarlanabildiğine işaret ediyor. İnsanlar, üzgün olduklarını göstermek zorunda hissediyorlar. Ekonomik zorluklar ve gerçek yaşam mücadelesi ile, filtrelenmiş, lüks ve mutlu yaşamların sergilendiği içerikler arasında büyük bir uçurum oluşuyor. Bu durum, umutsuzluk, sinirlilik ve içe kapanma gibi ağır psikolojik sorunları tetikleyerek, toplumsal bir travma haline dönüşebiliyor. Bu süreç, bireylerin ve toplumun ruh sağlığını ciddi anlamda etkilemektedir.