DOLAR
40,9855
EURO
48,1522
ALTIN
4.448,05
BIST
11.372,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
32°C
İstanbul
32°C
Açık
Cumartesi Açık
29°C
Pazar Parçalı Bulutlu
28°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
28°C
Salı Açık
28°C

“Piyano beni bana yeniden anlatan eşsiz bir enstrüman”

Piyano, beni beni yeniden anlatan eşsiz bir enstrüman: duyguları notalara döken, ruhu dinlendiren ve anılarla rezonans kuran bir deneyim.

“Piyano beni bana yeniden anlatan eşsiz bir enstrüman”
22.08.2025 00:00
A+
A-

Ankara Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenen ve Rijksmuseum envanterinde de kayıtlı olan Ankara Manzarası tablosu, şimdi resmedildiği mekanda hayranlık uyandırıyor. Bu tabloya dair düşüncelerimi bir müziksever olarak paylaştığınız için teşekkür ederim; tablonun sizde uyandırdığı duyguları keşfetmekle başlamak istiyorum. İlk bakışta merak uyandıran bu eser, albüm fikrimin de doğuşunda belirleyici bir rol oynadı. Tablo, Ankara tarihiyle iç içe geçmiş bir yaşam ve kültürel etkileşimler bütünü olarak, üretimin her aşamasında kadın figürünün sosyal yaşamda nasıl yer bulduğunu ve ticaretle farklı kültürleri nasıl bir araya getirdiğini yansıtıyor. İlk olarak bu bağlantıyı albüme nasıl taşıdığımı anlatayım.

“Ankara Manzarası”ndan ilham alarak bir albüm yapma fikri, Ankara Rahmi M. Koç Müzesi’ni ziyaret ettiğimde ortaya çıktı. Yaratıcılığın bazen absürd bir yönü olduğuna inanırım; bu yüzden fikri paylaşmaya çekinsem de müzenin desteği, tablo ve Ankara tarihiyle ilgili danışmanlıkları ile telif izinlerinin alınması, bana geniş bir ilham alanı kazandırdı. Böyle bir sanat eserinden yeni bir sanat üretmek ve bu süreçte Ankara tarihine dokunmak ciddi bir sorumluluk gerektiriyordu. Her adımı atarken müzenin desteği büyük değer taşıdı. Hacı Bayram, Augustus Tapınağı, Julianus Sütunu gibi tarihsel öğelerle birlikte Namazgah Tepesi’nde kimin kimliğini bilmediği türbeye kadar uzanan kırk kadar öğe tabloya dâhil edildi. Önceliğimiz, bu zengin tarihsel ve sanatsal alan üzerinden 12 besteye ilham verecek hikayeler bulmaktı. Ardından aklımda oluşan hikayelerle önce piyano için notalar yazdım; bu süreçte ilk olarak şarkıların piyano versiyonları ortaya çıktı. Romanya’dan Emanuel Abrudean ise şarkıların senfonik düzenlemelerini tamamladı ve böylece albüm, 12 parçadan oluşan bir bütün halinde gün yüzüne çıktı.

12 parçadan oluşan albümde her bir bestenin bir hikayesi var. Müzik, bu hikayelerin aktarımında bir araç olarak kullanılıyor; fakat tüm albümü ele aldığımızda, üretimin geçmişe keyifli bir yolculuk yaptığı ve bir şehrin huzurlu öyküsünü taşıdığı söylenebilir. Albüm, piyano ve senfonik kayıtların birleşiminden oluşuyor ve gerçekte 24 parçaya tekabül ediyor. Bu çift kayıt tercihinin ardında yatan neden nedir?

Piyano, bana kendimi yeniden anlatan eşsiz bir enstrüman. Müzik ve beste çalışmalarımın her daim merkezinde olan bu unsur, aynı zamanda Ennio Morricone, Hans Zimmer, Yanni, Yann Tiersen, Thomas Bergersen gibi büyük ilham kaynaklarının etkisini taşır. Türk bestecisi olarak Melih Kibar da bu bağa eklenince, bestelerimin senfonik düzenlemelerle sunulması geleneğini sürdürdüm. Gelen dinleyici tepkileri de bu iki yönün farklı dinleyiciler için farklı derecelerde öne çıkabildiğini gösteriyor ve bu, benim için sevindirici bir gelişme. Albümle aynı adı taşıyan şarkının klibi, geçtiğimiz günlerde oldukça özgün bir teknikle yayımlandı. Nasıl bir çalışma süreci bu klibi mümkün kıldı?

Klip için ana odak tablodur ve bu fikri videoya dönüştürmek için zaman ayırdık. Tablodan hareketli bir görsellik yaratma amacıyla Meksika’daki KnockKnockEstudio ile çalıştık. Onlara tablonun ve şarkılara ilham veren noktaların 20 farklı sahnesini aktardık ve tablo içindeki bu sahnelerin hareketli bir video klipte canlanmasını sağladık. Böylece klip, tablonun dinamik bir yansımasına dönüştü.

Bu toprakların hikâyelerini piyano aracılığıyla anlatmaya odaklandığınız bu yolculuk, üçüncü albümünüz olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte yalnızca müzik üretimiyle sınırlı kalmıyor; film ve reklam müzikleriyle de adınızın geçtiği bir kariyeriniz var. Gelecekte bu odaklar nasıl şekillenecek? Kültür, sanat ve yaşam tarzı coğrafyadan bağımsız değerlendirilemez. Bizler, bu coğrafyanın insanları olarak kendi çalışmamızda bu kökeni ve izleri taşıyoruz. Evrensel bir etkileşimin peşindeyim; Anadolu’nun zengin mirasını müzik aracılığıyla aktarırken farklı kültürlerden gelen paydaşların katkıları da eserlere derinlik katıyor. Bu bakış açısı, gelecekteki projelerimde de, evrensel değerlerle Anadolu kültürünü bir araya getirme çabasında kendini gösterecek. Pandemi nedeniyle aksayan konserler sonrası, bu parçaları bir senfoni orkestrasıyla canlı dinleme arzusu daima yanımda. Bu hedef için olanaklar mümkün olduğunda ilerlemek ve sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmek en büyük dileğimdir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.