DOLAR
40,9855
EURO
48,1522
ALTIN
4.448,05
BIST
11.372,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
32°C
İstanbul
32°C
Açık
Cumartesi Açık
29°C
Pazar Parçalı Bulutlu
28°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
28°C
Salı Açık
28°C

Camille Thomas: Müziğin güzelliklerini paylaşamayınca kendimi boşlukta hissediyorum

Camille Thomas’ın müzikle dolu dünyasını keşfedin; güzellikleri paylaşamadığında hissettiği boşluk ve duygusal yolculuğu anlatan etkileyici bir içerik.

Camille Thomas: Müziğin güzelliklerini paylaşamayınca kendimi boşlukta hissediyorum
21.08.2025 23:17
A+
A-

İhsan Dindar – milliyet.com.tr / [email protected]

İlk olarak tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını sürecindeki karantina günleriniz nasıl geçiyor? Neler hissediyorsunuz bu süreçte? Neredeyse bir yıl oluyor. Elbette bu sürecin pek çok yüzü var. Türkiye’ye gelip Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile çalıyor olmak bana çok mutlu, şanslı ve minnettar hissettiriyor. Bu konser için neredeyse bir yıldır bekliyordum; gerçekleştirilemeseydi bu beni çok üzebilirdi. Çevrimiçi olanaklarla da olsa Türk müzikseverler için sahne almak benim için mutluluk kaynağı. Karantina dönemi zorlu olsa da her zaman olumlu kalmaya çalıştım. Evimde daha çok vakit geçirmenin sabrını öğrendim ve bu süreçte yemek yapmayı da öğrendim. En önemlisi daha yaratıcı olmaya çalıştım.

İlk dönemde kendimi boşlukta hissettiğim bu süreçte insanlara karşı çalamıyordum. Müziğin güzelliklerini paylaşamayınca boşluk hissi ağır geldi. Bu nedenle terasımda insanlara yönelik mini performanslar oluşturdum ve bu çalışmalar internet üzerinden yayımlandıktan sonra pek çok teşekkür mesajı aldım; umut dolu sözlerle karşılaştım. Haziran 2020’de karantina gevşediğinde ziyaretçi kabul edilmeyen boş müzelere gidip enstrümanımı çaldım. Bu, umudu ve hayata devam etmek gerektiğini hatırlatıp insanlara yönelik mesajlar vermek içindi. Güzellikler bizi bekliyor.

“Bu beste, Fazıl Say’ın teröre verdiği bir cevaptı.” Umut kısmına devam etmek istiyorum. Birkaç ay önce Voice of Hope adlı albümünüzü yayımlamıştınız. Kişisel olarak çok sevdiğim parçalar da bu albümde yer alıyor. Bu besteleri hangi kıstaslarla seçtiniz?

Beğenmeniz beni gerçekten mutlu etti. Albümü kaydetmeye başladığımda bunu bir kitap yazma süreci gibi düşünerek ele aldım. İçinde bulunan tüm parçaların bir bütünlük oluşturmasını hedefledim. Dinleyicileri benimle birlikte bir yolculuğa çıkararak karanlıktan umuda doğru bir yolculuk kurdum. Albümün merkezinde Fazıl Say’ın benim için bestelediği konçertto yer alıyor; adı Never Give Up (Asla Vazgeçme). Bu eser benim için çok önemli çünkü Fazıl Say bu çalışmasını İstanbul ve Paris’te peşi sıra yaşanan terör saldırıları sonrasında yazdı, travmanın üstesinden gelmenin bir yolu olarak gördüm. Dünya prömiyerinde Fazıl Say ile 2016’da Paris’te birlikte çalmamız ve insanların bu eser karşısında ağlaması benim için unutulmazdı. Bu nedenle bu parça albümde özel bir konuma sahip oldu ve dinleyicilerin de bu travmayı aşmalarına yardımcı olduğuna dair pek çok duygu dolu mesaj gördüm.

Fazıl Say’ın konçerttonu ile farklı eserleri eşleştirmek ise benim için yeni bir arayıştı; spiritüel yönü olan parçaları aradım. “Never Give Up” isimli çalışmasını sizin için bestelediğini söylemesi gerçekten etkileyiciydi. İlerleyecek olan projelerde de onunla çalışma hevesim sürüyor; Deutsche Grammophon’dan yayımlanacak yeni albüm çalışmaları için birlikte çalışıyoruz. Bu iş birliğinin ilerleyen dönemde de sürmesini diliyorum.

Umut nasıl bir hissiyat taşıyor? Umut, müziğin içindedir; kalbe ve ruha temas eder. Müzik sayesinde daha çok sevebilir, daha çok hayal kurabilir ve böylece insanlık daha iyi bir yere gelebilir. Albümde yer alan parçalar arasında benim için özel olanları seçerken, Una Furtiva Lagrima da favorilerimden biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca Fazıl Say’ın bestesiyle Kaddisch de en çok etkilediğim eserlerden biri; Fransız ve Katolik bir kompozitor olan Maurice Ravel’in Yahudilikle ilişkisini ve inançları bir araya getiren bir çalışma olarak gözüyorum. Bu eser adeta gökyüzüne bakıp edilen bir dua gibi.

İstanbul’daki konserinizde BİFO size eşlik edecek. Hangi eserlerle karşılacağız? Robert Schumann’ın çello konçertosunu seslendireceğiz; tutkulu bir eser, aşkı, ölümü ve hayatı içinde barındıran bir çalışma. Schumann’ın son döneminin izlerini taşıyan bu eser, hayata son vermeden önce yazdığı bir konçertodur ve bu yüzden daha da duygulu. Şu an BİFO ile bu eseri sahnede duyumsayacağımız için heyecanlıyım.

Bir önceki Bodrum Müzik Festivali performansınızdan bu yana Türkiye’de yeniden sahneleniyorsunuz. Bu anı nasıl yaşıyorsunuz? Bodrum’daki performansım Türkiye’deki ilk konserimdi; bu kez seyircisiz de olsa sahneye çıkıyoruz. Geçen yıl farklı yerlerde planlanan konserlerin iptal olması nedeniyle zorlu bir süreç yaşadık. Ancak Borusan Sanat’ın sağlayabildiği imkanlar sayesinde müziği canlı tutmaya devam ediyorlar. Seyirciyle buluşamamak beni üzse de çalarken onlara yaklaşan enerjiyi hissetmek beni motive ediyor.

Pandemi öncesi en çok neyi özlediniz? İnsanlarla bağ kurmayı, sevdiklerime sarılmayı ve izleyiciyle buluşmayı özledim. Konserlerdeki büyülü anları ve müzikseverlerle paylaştığım o anları hiçbir şeyin yerine koyamayacağını düşünüyorum. BİFO ile çalarken de bu duyguyu hissettiğimi söyleyebilirim.

Kapak fotoğrafı: Sonia Sieff

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.