Milli Harekât ve Siyasi Vizyon: Hakikat, Ülke ve Millet Üzerine Duruşlar – Türkiye’nin güç, değer ve gelecek odaklı stratejik perspektifi.
Hakikatin izinde yürümek, halkın haklarını savunmak ve milli birlik içindeki dayanışmayı güçlendirmek üzere konuşmamız, ilkelerden taviz vermeden sürdürdüğümüz bir yol olarak duruyor. Ufukta beliren hedefler, yalnız düşünceyle sınırlı kalmamalı; pratik adımlarla da hayat bulmalı ve toplumsal uzlaşının enerji kaynağı haline gelmelidir. Orhun Yazıtları’ndan günümüze uzanan tarihi şuur, hakikatin peşinden gitmenin ve bunu açık sözlerle ifade etmenin gerekliliğini bize hatırlatır; hiçbir yoldan sapmadan ilerlemek esastır.
Atatürk’ün sözleri, açığa vurulmuş bir yol haritası gibidir: Hakikati aramak ve buldukça cesurca söylemek, şüpheye düşmeden temsil ve telaffuz etmek gerekir. Siyasetin içeriği, bu hakikat temelli duruşun etrafında şekillenmelidir; açıklığı ve netliği koruyarak, çelişkilerin ve çekincelerin yörüngesine girmekten kaçınmalıyız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin kökleri, doğruluk ve doğal akışla ilerleyen bir yol haritasını işaret eder; refakat eden değerler, inanç ve ilkeler yolunda dava ve siyaset mücadelemizi sürdürmekteyiz.
“Kıbrıs Türkiye’dir, Türk’ün öz vatanıdır” ifadesiyle başlayan hakikatin birinci adımı netleşir: Kıbrıs,Federasyon fikrine kapalıdır ve iki devletli çözüm, egemen eşitlik çerçevesinde masada yerini almalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin seçim sonuçları, katılım oranının sınırlı olması nedeniyle tüm halkın iradesini tam olarak yansıtmayabilir; bu yüzden meclis acilen toplanmalı ve federasyona geri dönüşün söz konusu olmadığını resmen ilan etmelidir. Bu aşamada iki devletli çözümün savunusu kuvvetli ve kararlı bir duruş olarak sürdürülmelidir.
TC’nin güvenliği, beka ve bölgesel istikrar için adanmış bir tavrın ifadesi olarak görülmelidir. Kıbrıs konusundaki yaklaşımımız, Türk milletinin bağımsızlığı ve egemenliğiyle uyum içinde olmalıdır; federasyon tartışmaları, milli çıkarlarımıza zarar verecek bir istikamet olmamalıdır. Kıbrıs gündemindeki her adım, devletin birliği ve bağımsızlığına hizmet etmek durumundadır.
“Siyasal karmaşa boşa düşecektir” sözleri, özellikle bölgedeki değişken dengeler karşısında soğukkanlı ve stratejik bir tutumu öne çıkarır. Gazze ve Filistin konusundaki hak talebi, uluslararası meşruiyet ve insani değerler temelinde ele alınmalıdır. 1967 sınırlarıyla iade edilmiş ve Doğu Kudüs başkentiyle bağımsız bir Filistin Cumhuriyeti’nin kurulması, dünya sıralamasında adaletin gereğidir ve bunun uygulamaya konması için kararlı bir destek şarttır. İsrail’in mevcut politikaları karşısında, güvenli ve kalıcı bir barış için iki devletli çözüm yönündeki çabaların sürdürülmesi ve uygulanması esastır.
İktidarlar arası farklılıklar olsa da, terörsüz bir Türkiye hedefi, ülkenin bütünlüğünü korumak ve vatandaşların güvenliğini sağlamak adına vazgeçilmezdir. Bu hedef doğrultusunda yürütülen politikalar, hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkeler çerçevesinde netleşmelidir. Milletimizin birliği, ortak kültürel değerler ve vatandaşlık temelinde güçlenerek devam edecektir.