İzmir’in su kaynakları 2024-2025 dönemi için baraj dolulukları ve acil tüketim önlemlerini kapsamlı bir şekilde analiz eder; sürdürülebilir su yönetimi için bilgiler sunar.

İzmir’in içme suyu ihtiyacını karşılayan barajlar, artan kuraklık nedeniyle önceki yılın yaklaşık yarısına düşen doluluk oranlarıyla dikkat çekiyor. Tahtalı Barajı, geçtiğimiz yıl Aralık ayında yüzde 11,14 olan doluluk seviyesinin bu yıl aynı dönemde yüzde 1’in altına gerilediğini gösteriyor. İklim değişikliğinin etkileri hâlâ belirgin bir şekilde sürüyor ve İzmir’in ana su kaynakları yıldan yıla beklenen yağışı alamıyor.
İZSU’nun 9 Aralık verilerine göre, barajların hemen hemen hepsinde geçen yıla kıyasla su miktarı belirgin biçimde azaldı. Tahtalı Barajı’nın doluluk oranı kentin içme suyu ihtiyacının yaklaşık yarısını karşılar durumda olup, bu yılki ölçümde yüzde 0,97 olarak kaydedildi. Geçen yılki benzer dönemde bu oran yüzde 11,14 idi.
Diğer bazı barajlar için durgunluk kaydedildi: Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı yüzde 14,26’dan 2’ye geriledi; Ürkmez Barajı ise yüzde 6,88’den 5,53’e düştü. Geçen yıl sırasıyla yüzde 14,54 ve yüzde 0,92 doluluk seviyelerine sahip olan Balçova ve Gördes barajlarında ise ne yazık ki su bulunmuyor. Bu azalma nedeniyle İZSU, 6 Ağustos’tan bu yana dönüşümlü ve planlı su kesintilerini sürdürüyor.
ACİL PLANDA YAPILMASI GEREKENLER konusunda açıklama yapan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Havza Amenajmanı Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Ufuk Özkan, kuraklığı tek bir yılın özetine sığdırmanın mümkün olmadığını belirtti. Yağışlar artış gösterse bile buharlaşmanın yükseldiğini, bu durumun baraj seviyelerini istenen şekilde artırmayı zorlaştırdığını söyledi. Özkan’a göre 2025 yazı, uzun vadeli bir risk göstergesi olarak dikkat çekiyor ve bu yüzden tüketimin acil olarak sınırlandırılması hayati öneme sahip.
Özkan, günlük tüketimde yüzde 10-15’lik bir tasarrufun bile bir haftalık su birikimini güvence altına alabileceğini ifade etti. Ayrıca orta ve uzun vadede tüketim alışkanlıklarını değiştirmenin gerekliliğini vurguladı ve arazimizin doğal yağışları daha verimli kullanacak bir altyapıya kavuşması gerektiğini belirtti. Yer altı su kaynaklarının aşırı kullanımının riskli olduğuna dikkat çeken Özkan, yağışların yer altı sularını beslediği süreçlerin korunmasının da kritik olduğunu ekledi.