İmamoğlu ve Deniz İstanbul Projesiyle ilgili rüşvet iddiasını inceliyoruz; iddianamenin ana hatları, detaylar ve süreç analizi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen soruşturmada, 105 tutuklu ve 5 müşteki şüpheli olmak üzere toplam 407 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin eylem 5 başlığı altında, Ekrem İmamoğlu ile birlikte bazı diğer şüphelilerin rüşvet suçuna ilişkin ayrıntılar yer alıyor. Bu bölümde, dönemin Beylikdüzü Belediye Başkanı olan İmamoğlu ve bağlantılı kişilerin adı geçiyor.
İddianamede, Dursun Keleş’in ifadesine genişçe yer veriliyor. Keleş, Deniz İstanbul adlı projenin sahibi ve koordinatörü olduğunu, 2015 yılında projeyi başlattığını ve Adem Soytekin ile bu süreçte tanıştığını aktarıyor. Soytekin’in şantiye ofisine gelerek görüşmeler yaptığını, konuşmalarında İmamoğlu’nun isminin ve projeyle ilgili taleplerin sıkça gündeme geldiğini belirtiyor. Buna göre, Kreş projesi adı altında maddi bir yardım talebinin gündeme geldiğini ve İmamoğlu’nun kreş vaatleriyle bağlantılı olarak projeyi yönlendirme niyetinin konuşulduğunu ifade ediyor. Keleş, bu süreçte bazı görüşmeleri telefon üzerinden sürdürmek zorunda kaldığını ve sonunda Deniz İstanbul projesinin Mercan Konakları’ndaki üç devri üzerinde anlaşıldığını, karşılığında herhangi bir ödeme almadığını öne sürüyor.
İddianamede, devredilen üç daireden ikisinin piyasada daha uygun bedellerle ilan edildiğini fark eden Keleş’in, iki daireyi geri almak zorunda kaldığını ve toplam yaklaşık 3 milyon TL karşılığında bu geri alımı gerçekleştirdiğini anlatıyor. Ayrıca, bu üç dairenin bedelsiz devredildiği yönündeki önceki beyanların, satış fiyatlarındaki farklılıklardan kaynaklandığını ileri sürüyor. “İBB’ye Destek Olmak Amacıyla 4 Milyon Lira Yardım İstendiği” iddiası bölümünde ise Deniz İstanbul projesinin ortakları Mustafa Keleş ve kardeşlerinin yaşanan süreçte imzalanan ilişkileri ve rüşvet ağıyla olan bağlantıları üzerine ayrıntılar bulunuyor.
Mustafa Keleş, projenin ilerleyen aşamalarında İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediyesi başkanı olduğu dönemde bazı sorumlulukların oğulları Dursun ve Fuat’a devredildiğini anlatıyor. İmamoğlu’nun kendisini davayı geri çekmesi yönünde yönlendirdiğini, ancak bu talebe karşı durulduğunu belirtiyor. Ayrıca, Fatih Keleş üzerinden ruhsat meselelerinde çözümler arandığını ve bu süreçte 1 milyon dolar ödeme iddialarını öne sürüyor. Şüpheli Veysel Erçevik’in de İBB’ye destek amacıyla 4 milyon lira yardım talebinde bulunduğunu aktaran Keleş, bu teklifin pandemi sürecinde reddedildiğini belirtiyor.
Adem Soytekin ise soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde, evraklarda adı geçen daireleri kendisine devrettiğini söyleyen kişinin Erçevik olduğunu ve bu yardımı ruhsat karşılığı olarak gördüğünü ifade ediyor. Soytekin, Dursun Keleş ile hiç görüşmediğini ve baskı iddialarını reddediyor.
İMAMOĞLU ile MUSTAFA KELEŞ arasındaki yoğun iletişim bölümünde, HTS kayıtları ve irtibat analizleri sonucunda İmamoğlu ile Mustafa Keleş’in 3 Mayıs 2017 ile 26 Mayıs 2020 tarihleri arasında 32 kez iletişim kurduğu ortaya konuyor. İddianamede, İmamoğlu’nun rüşveti talep eden konumlarda doğrudan söz söylemese de Soytekin aracılığıyla yapılan taleplerin karşılanmaması halinde projelerin tamamlanmayacağını ima ettiği belirtiliyor. Böylece, Soytekin’in Deniz İstanbul projesinden bedelsiz 3 daire elde ettiği sonucuna varılıyor.
İddianamede, bu süreçteki delillerin (MASAK raporları, banka dekontları, tapu TAKBİS kayıtları ve mevcut iletişim kayıtları) bir bütün halinde değerlendirildiği ve kamu davası açmaya yeterli şüphe ve delilin mevcut olduğu vurgulanıyor. Şüpheliler arasında Fatih Keleş ile Ekrem İmamoğlu’nun çeşitli noktalarda reddettiği iddialar bulunsa da, iddianamede yer alan beyanlar ve etkin pişmanlık süreçleriyle olgunlaşan bulgular, dosyada ileride mahkeme tarafından değerlendirilecek.
Not: Teklifi kabul etmede veya reddetmede etkisi olan bu iletişimler, iddianamenin odak noktalarından biri olarak öne çıkıyor ve taraflar arasındaki ilişki ağını netleştirmek için önemli kanıt olarak sunuluyor.