H5N1 virüsünün göçmen kuşlardan dağ aslanlarına uzanan tehditini inceleyen güncel ve okunabilir bir analiz.

Kuş gribi H5N1’in tehlikesi sadece kuşlarla sınırlı kalmıyor. Uzmanlar, virüsün hayvanlardan insanlara geçişini kolaylaştıran işaretlerin giderek güçlendiğini ve insandan insana bulaşma potansiyelinin kayda değer biçimde yaklaştığını vurguluyor. Son gözlemler, Silikon Vadisi’nde yaptıkları çalışmalarla adını duyuran Bakteri Uzmanı Ali Rıza Akın’ın da belirttiği gibi, bu virüsün memelilere geçebildiğini ve artık gökyüzünün ötesine geçip karada ve denizde de iz bıraktığını gösteriyor.
H5N1’in yalnızca üst solunum yollarında kalmayan, akciğerlerin en derin katmanlarına kadar nüfuz eden yapısı, bağışıklık sistemini sarsarak ölüm oranını klasik gripten katbekat yükseltiyor. Akın, virüsün tür bariyerlerini aşabilmesi halinde, bir türün konaklığından diğerine geçişinin ne denli hızlı ve tehlikeli olabileceğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Jackson Hole’da görülen vaka, yalnızca bir kırmızı alarm işareti değil; aynı zamanda virüsün konaklama alışkanlıklarını değiştirebilecek evrimsel bir dönemeç olarak değerlendiriliyor. Yani, normalde kuşlara özgü olan bir virüsün memeli dokularına tutunması, artık ekosistem üzerinde alarm veren bir işaret olarak okunuyor.
Riske bakış açısını değiştiren bir başka önemli nokta ise virüsün, göçmen kuşların yolculuklarıyla okyanusları aşması ve sonuçta karadan dağlara, ormandan stepe kadar farklı türlerde sızabilmesi üzerine kurulu. Bir göçmen kuşun düştüğü bir lokmada başlayan zincir, ekosistemin bütün katmanlarını etkileyebilecek şekilde genişliyor.
Akın, “Virüs kapı aralamaya başladı. Normalde kuşlara özgü bir virüs, memeli dokusuna tutunamaz” ifadesini hatırlatırken, son yıllarda kutup tilkileri, ayılar, deniz canlıları ve dağ yaban hayatında da vakaların görüldüğünü belirtti. Bu gelişme, virüsün konak hücre reseptörlerine uyum sağlama yönündeki evrimsel eğilimini güçlendiriyor ve gökyüzünden karalara, ormandan sahillere uzanan bir sirkülasyonun işaretlerini veriyor.
Doğanın dengesi kırıldıkça virüsler için yeni mutasyon kapıları açılıyor. Wyoming’in dağlık alanlarındaki genç bir dağ aslanı olayında görüldüğü gibi, H5N1’in etkisi yalnızca tek bir canlının ölümüyle sınırlı kalmıyor; bu, ekosistemdeki zincirin kırılgan yanlarını gözler önüne seriyor. Kwik olarak özetlemek gerekirse, bir göçmen kuşun düşüşünden başlayıp dağ aslanlarının kalbine kadar uzanan bir yolculuk, virüsün evrimsel yolculuğunu simgeliyor.
İnsanoğlunun etkisi bu dengeyi sarsıyor. Sanayi tesislerindeki yoğun üretim ve dar kafesler, milyonlarca hayvanı aynı havada tutarak virüsler için sürekli bir mutasyon laboratuvarı yaratıyor. Ormanların yok edilmesiyle göç yolunun değişmesi ve hayvanların pazar tezgahlarına yaklaşması, hatalı insan müdahalelerinin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, H5N1’in insandan insana geçiş riskinin şu aşamada düşük olduğunu savunsa da bu mekanizmanın çoktan kurulduğunu ve sessiz bir bomba gibi beklediğini ifade ediyorlar. Bugün sessizce ilerleyen bu süreç, yarın patlak verebilecek bir salgının habercisi olabilir.
Son söz olarak vurgulanan şu: H5N1, ekosistemin dengesi için bir tehdit olmaya devam ediyor. Bir türün sonu, zincirin geri kalanını da etkileyebilir. İnsanlık, bu zincirin merkezinde olduğunun bilincinde hareket etmek zorunda; aksi halde doğanın tüm parçalarıyla birlikte kendi güvenliğini de riske atmış olur.