Türkiye’nin vizyonu ve 10 yıllık stratejisiyle aile ve nüfus politikalarında yeni dengeyi keşfedin; yenilikçi çözümler ve sürdürülebilir büyüme odaklı bakış.

Türkiye, genç nüfusunu güçlendirmek ve aile kurumunu desteklemek amacıyla uzun vadeli bir vizyon ve eylem planı geliştirdi. Sempozyum kapanışında sunulan değerlendirmeler, doğurganlık hızlarındaki düşüşler ve aile yapısındaki değişimler üzerine odaklandı. Küresel trendler ışığında, aile ve dinamik nüfus konusu artık yalnızca bir sosyal politika meselesi değil, ülkenin gelecek tasavvurunun merkezinde yer alıyor.
Göktaş, 1960’lardan itibaren dünyada nüfus artışı ile kalkınma arasındaki ilişkinin nasıl evrildiğini anlattı. Geleneksel büyük aile modellerinin yerini, dar hanelere ve tek çocuklu ailelere bırakmasıyla birlikte 2,1 yenilenme hızı barajının altına düşen bölgeler bulunduğunu belirtti. Bu çerçevede, pek çok ülke aile planlaması politikalarını yeniden gözden geçiriyor ve gençler ile çocuk sahibi olmayı teşvik eden programları devreye alıyor.
Çin’in 40 yıl süren tek çocuk politikasını sonlandırıp üç çocuk sahibi olmayı desteklemesi; Rusya ve Fransa’nın nüfus dinamiklerini güvence altına almaya dönük öncelikleri; Macaristan’ın aile odaklı vergi uygulamaları; İtalya ve Singapur’ın gençlerin evlilik ve çocuk sahibi olmalarını kolaylaştıran sosyal destekleri; Güney Kore ve Japonya’nın yaşlanan nüfusa karşı aile bağlarını güçlendirmeye dönük arayışları, güncel örnekler arasındadır. Aileyi ülkenin geleceğini taşıyan bir güç alanı olarak yeniden konumlandırdık ifadesi, bu dönüşümün özetini oluşturuyor.
Türkiye’nin genç nüfusu ve köklü aile değerleri, bu süreçte önemli bir avantaj olarak öne çıkıyor. Ancak bu avantajı korumak için strateji ve kurumsal kararlılık gerekiyor. 2025 Aile Yılı ile başlayan toplumsal seferberlik ve 2024-2028 arasında benimsenen Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ile Eylem Planı, bu hedeflere yön veren ana çerçeveyi sunuyor. Aile Enstitüsü’nün kuruluşu, dinamik demografi izlemi ve analizleri için kurumsal bir altyapı oluşturmaya yönelik adımları güçlendiriyor. Bugün gerçekleştirilen sempozyum, bu kurumsal çalışmaların yol göstericiliğini pekiştiren bir değerlendirme olarak ön plana çıkıyor.
Aileyi güçlendiren projeler hayata geçirildi diyerek sözlerini pekiştiren Göktaş, Türkiye’nin 81 ilinde 15 binden fazla faaliyet ve etkinliğe imza attıklarını açıkladı. Aileleri ve gençleri desteklemek amacıyla 1926 kurumla işbirliği yapıldığı, maddi destekler, eğitici programlar, kültürel etkinlikler ve dijital dönüşüm alanlarında pek çok uygulamanın hayata geçtiği kaydedildi. Evlenmek isteyen gençler ve çocuk sahibi olmak isteyen aileler için devletin tüm kurumlarının yanında olduğunun altı çizildi. Ayrıca, kadın ve erkek memurların çocukları ilköğretim çağını tamamlayana kadar yarı zamanlı çalışma hakkına kavuşması ve kamudaki kreş kapasitelerinin artırılması yönünde adımlar atıldığına işaret edildi.
Uluslararası işbirlikleri ve küresel bir gündem kapsamında Türkiye’nin aile odaklı politikaları dünya gündemine taşındı. BM Aile Dostları Grubu’na üyelik, Türk Devletler Teşkilatı başkanlığında düzenlenen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlar Toplantısına ev sahipliği ve EKOST ile bölgesel işbirlikleri gibi pek çok alanda ülkenin rolü güçlendirildi. Bu yıl düzenlenen Uluslararası Aile Forumu ise, 2026-2035 dönemi için ilan edilen Aile ve Nüfus 10 Yılı vizyonunun zeminini oluşturdu. Hedefimiz, ülkenin rekabet gücünü artırmaktır.
Göktaş, bu süreçlerin temel amacı olarak “aile dostu ekosistem” kavramını işaret etti. Bu ekosistem sadece sosyal hizmetleri kapsamayacak kadar geniş; çalışma hayatının aile-iş dengesiyle yeniden tasarlanması, çocuklar için güvenli ve destekleyici bir eğitim sistemi, aile değerlerini canlı tutan bir kültür-sanat ortamı ve dijital dünyanın güvenli, etik ve aile oluşturan bir zemine oturtulması hedefleniyor. Böylece her alanda aileyi güçlendirecek adımlar atılıyor ve bunların uzun vadede ekonomik ve sosyal getirileri olacak.
Konuşmasının sonunda, Göktaş ve katılımcılar aile fotoğrafı ile etkinliği sonlandırdı.
Görünen tablo, genç nüfusun güçlendirilmesi ve ailenin toplumun yapı taşı olarak konumlandırılması yönünde net bir taslak sunuyor. Sempozyum kapanışında ortaya konan görüşler, küresel değişimlere karşı Türkiye’nin kendi iç dinamiklerini koruyarak nasıl ilerleyebileceğini gösterdi. Aile ve nüfus odaklı politikaların yalnızca sosyal değil, ekonomik bir strateji olarak ele alınması gerektiği vurgulanıyor.
Göktaş, dünya genelindeki değişimleri analiz ederken, Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli korumak için sürdürülebilir politikaların gerekliliğini bir kez daha hatırlattı. Aileyi güçlendirmek için başlatılan uygulamaların, gençleri ve ebeveynleri desteklediği; kreş kapasitesinin artırılması ve esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılmasının bu politikaların ayrılmaz parçaları olduğuna değindi.
Uluslararası arenada Türkiye’nin rolü, Aile Dostları Grubu’na üyelik ve bölgesel mekanizmaların kurulumuyla güç kazandı. Ayrıca Aile Forumu’nun düzenlenmesi, dünya genelinde aile odaklı politika paydaşlarını bir araya getirerek bilgi ve deneyim paylaşımını olanaklı kılıyor. Bu çerçevede, 2026-2035 dönemi için net bir vizyon ortaya konuldu: Aile ve Nüfus 10 Yılı.
Hedefimiz, toplumsal refahı ve ulusal rekabet gücünü artırmaktır. Aileyi merkeze alan politikalar, yalnızca sosyal hizmetleri güçlendirmekle kalmayıp, eğitim, iş yaşamı, kültür ve dijital dönüşüm gibi alanlarda da kapsamlı bir dönüşüm vaat ediyor. Türkiye’nin bu dönüşüm süreci, geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacak bir çerçeve oluşturmaya devam ediyor.
Toplumsal refahı güçlendirme hedefiyle yürütülen çalışmalar, aile ve dinamik nüfusu merkeze alan bir politika yaklaşımını somut adımlarla destekliyor. Sempozyumun kapanışında da vurgulandığı gibi, genç nüfusun korunması ve aile yapısının güçlendirilmesi, milli beka ve uzun vadeli rekabetçilik için hayati bulunuyor.
2,1’in altında doğurganlık oranları ve küçülen haneler, politika yapıcıları daha önce görülmemiş ölçüde etkilemiş durumda. Bu bağlamda yapılan yatırımlar, aile odaklı vergi düzenlemeleri, sosyal destekler ve esnek çalışma imkanları ile pekiştiriliyor. Enstitü kurulmasıyla bilimsel temelli demografik analizler yapılabiliyor ve politikalar daha sağlam bir altyapıya kavuşuyor.
Uluslararası arenada ise Türkiye’nin Aile Dostları Grubu üyeliği ve Aile Forumu gibi girişimler, küresel ölçekte aile odaklı politika diyaloglarını artırdı. 2026-2035 dönemi için ilan edilen vizyon, “Aile ve Nüfus 10 Yılı” olarak adlandırılıyor ve bu çerçevede yenilikçi çözümler geliştirilmesi hedefleniyor. Hedefimiz, beşeri sermayeyi güçlendirmek ve ülkenin rekabet gücünü artırmaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin aile-odaklı politikaları, sadece sosyal hizmetleri geliştirmekle kalmıyor; eğitim, çalışma yaşamı, dijital dönüşüm ve kültürel alanlarda kapsayıcı bir toplumsal ekosistem inşa etmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda atılan her adım, geleceğin güçlü ve dayanıklı bir Türkiye’sini inşa etmeye yöneliktir.