Yaşla gelen sessiz yükselişin Alzheimer risklerini 65+ dönemde ele alınan erken tanı stratejileriyle açıklayan güvenilir sağlık odaklı içerik.
65 yaşından sonra Alzheimer riskinin belirgin biçimde arttığı biliniyor. Nörodejeneratif bir hastalık olan Alzheimer, beyinde ilerleyici sinir hücresi kaybına yol açar ve hafıza ile günlük işlevlerde bozulmaya neden olur. Türkiye için kesin rakamlar net olmasa da, Alzheimer hastası sayısının 600 bini aştığına dair işaretler bulunuyor. Bu artışın toplumsal yaşlanmadan kaynaklandığı ancak hastalığın kendisinden çok bunun demografik görünümle ilgili olduğu ifade ediliyor.
Beyin sinsi bir değişim döngüsüne girer Alzheimer’ın temel mekanizması amiloid-beta proteinik birikimi, tau proteinlerinin anormal fosforilasyonu ve bunların nöronlar arasındaki iletişimini bozmasıyla ilerler. Beyinde bu patolojik süreçler, klinik belirtilerin ortaya çıkmasından yıllar önce, hatta yaklaşık 20 yıl önce başlar. Uzmanlar, belirtiler ortaya çıkmadan önce bile 10-20 yıl arası süreçlerin başladığını ve daha sonra hafıza sorunları ile birlikte demansın geliştiğini ifade ederler.
Genetik yatkınlık da önemli bir etmen olarak öne çıkar. APOE ε4 taşıyıcılığı riskleri önemli ölçüde artırabilir: bir kopya taşıyıcılarda risk 3-4 kat, iki kopyaya sahip olanlarda ise 8-15 kat kadar yükselir. Ancak aile öyküsü olması, hastalığın kaçınılmaz olduğu anlamına gelmez. Yaş, genetik faktörlerle birlikte yaşam tarzı ve çevresel etmenlerin de rol oynadığı bu durumda, orta yaş hipertansiyonu, diyabet, obezite, sigara, yüksek kolesterol, işitme kaybı, sosyal izolasyon, depresyon ve kafa travmaları gibi etkenler riskleri yükselten başlıca faktörler olarak öne çıkar.
Erken tanı hayatı kolaylaştırır Alzheimer için güncel hedeflerden biri, demans aşamasına varmadan önce belirlenebilmek. Hafif bilişsel bozukluk dönemi veya hastalık henüz belirtisini göstermemişken tanı konulması, hastaların günlük yaşam aktivitelerini bağımsız sürdürebilmeleri açısından kritik önem taşır. Yeni odaklı tedavilerin erken evrelerde daha çok fayda sağlaması ve hastalar ile ailelerin bakım planlamasını önceden yapabilmesi için erken teşhis kilit rol oynar.
Gelişmiş tanı araçları günümüzde kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile destekleniyor. Amiloid ve tau PET gibi görüntüleme biyobelirteçleri, hastalığın erken dönemde doğrulanmasına yardımcı olurken, beyin omurilik sıvısında amiloid ve tau düzeyleri de bu süreçte önemli bilgiler sunuyor. Kan biyobelirteçleri (örneğin p-tau217, Aβ42/40 oranı) ile tanı artan kolaylık ve güvenilirlikle uygulanabilir hâle geliyor.
Yaşam kalitesini korumak ve hastalığı yavaşlatmak Tam bir kür henüz mümkün değil; ancak semptomlar üzerinde ilaçlar ve yaşam tarzı düzenlemeleri ile ilerleme görülebilir. Kolinesteraz inhibitörleri ve memantin gibi tedaviler hafızayı ve davranışları desteklerken, anti-amiloid tedavileri beyin yükünü azaltabilir. Tedavinin başarısı için hipertansiyon, diyabet, kolesterol gibi eşlik eden hastalıkların kontrolü, düzenli ilaç kullanımı, fiziksel ve zihinsel aktivite, Akdeniz tipi diyetle beslenme ve sosyal yaşamın sürdürülmesi hayati önem taşır. Ayrıca düzenli egzersiz, işitme kaybının tedavisi ve sigara-alkol tüketiminden kaçınmak beyindeki ve damar sağlığı için olumlu sonuçlar doğurur.