Washington’da 23 yıl sonra çözülen Eugene Gligor cinayetiyle ilgili detaylar ve olayın perde arkası bu hikayede. Gerçekler ve çözüm için okuyun.
Washington’un parlak güneşi altında, sıcak bir yaz günü yaşanıyordu. Eugene Gligor, apartmanın merdivenlerine oturmuş, kahvesini yudumlarken telefonuna bakıyordu. Aniden, birinin yüksek sesle “Eller yukarı!” diye bağırmasıyla her şey değişti. Kafasını kaldırdığında, karşısında polis memurlarını gördü. Polisler, ciddi ve kararlı bir tavırla “Eller yukarı!” diyerek onu kelepçelemek istiyordu.
Gligor, şaşkınlık ve endişeyle “Ne oluyor? Bu neyin nesli?” diye sordu. Ancak polislerin elinde, onu gözaltına almak için geçerli ve güçlü nedenler vardı. 45 yaşındaki Gligor, geçen hafta mahkemeye çıkarıldığında, 20 yılı aşkın bir süredir gizlediği korkutucu sırrını itiraf etmişti. Bu sırrın detayları ise oldukça sarsıcıydı:
Gligor’un gözaltına alınırken çekilen bu fotoğrafı polis medyayla paylaşmıştı.
Leslie Preer cinayeti, olay günü polis kapısına dayanıncaya kadar büyük bir gizem olarak kalmıştı. Gligor ise, oldukça sıradan bir yaşam sürüyordu. Kariyer olarak, ulusal çapta hizmet veren bir güvenlik şirketinde hesap yöneticisi olarak çalışıyordu. Arkadaşları onu, sıcakkanlı ve sosyal biri olarak tanımlıyordu. Kişisel gelişime meraklı olduğu da gözlerden kaçmıyordu. Washington’un en gözde mahallelerinden biri olan U Street Corridor’da yaşıyordu.
Polis, Gligor’un izini, gelişmiş DNA analiz teknikleri sayesinde buldu. Bu yöntemde, olay yerinde bulunan DNA örnekleri ve şüphelinin ailesine ait DNA verileri karşılaştırılıyordu. Uzaklıklar önemli değildi; hatta Romanya’da yaşayan iki kadın, DNA analizleri sayesinde tespit edildi. Montgomery İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün faili meçhul cinayetlerle ilgilenen birim şefi Çavuş Chris Homrock, bu kadınların ABD’deki uzak akrabalarının Gligor soyadını taşıdığını belirtti. Bir aile ağacı oluşturulurken, Leslie Preer’in komşusu yıllar önce, Eugene Gligor adında genç bir adamdan bahsetmişti. Bu kişi, Preer’ın kızının eski erkek arkadaşıydı ve polisler, “İşte bu!” diyerek doğru kişiye ulaşmıştı.
Polisler, Gligor’un dikkatini çekmeden DNA örneği almak için fırsat kolladı. 9 Haziran 2024’te, Londra’dan ABD’ye dönüşü sırasında Dulles Uluslararası Havalimanı’nda, özel olarak kurulan odada, Gligor’un kullandığı su şişeleri üzerinden DNA örneği toplandı. Gligor, odada otururken, su şişelerinden birini açtı, içti ve boş şişeyi masanın üzerine bıraktı. Polisler, odadan çıkmadan önce şişeyi alıp, laboratuvara gönderdi. Yapılan testlerde, Gligor’un DNA’sı, Leslie Preer’in evinde ve tırnaklarında bulunan DNA ile birebir uyuştu. Bu, cinayetin en güçlü kanıtlarından biri oldu.
Preer cinayeti, 2 Mayıs 2001 tarihinde gerçekleşmişti. Leslie Preer, o gün işe gitmediği için endişelenen arkadaşları ve ailesi, durumu polise bildirdi. Carl Preer, sabah 7.30’da evden çıkmış ve eşine ulaşmak için çaba sarf etmişti. Evinin içinde, kan izleri, devrilmiş masa ve yer değiştirmiş halılar vardı. Olay yerinde yapılan incelemeler, saldırganın Preer’ı boğduğunu ve başını yere vurduktan sonra onun cansız bedenini üst kata taşıyıp, duşta bıraktığını gösterdi. Kimliği belirsiz bir erkeğin, içeri girip saldırdığı ve kaçtığı tespit edildi. Otopsi raporları, saldırganın DNA’sının, Preer’ın üzerinde ve tırnaklarında bulunduğunu ortaya koydu.
Gligor, mahkemeye çıkarıldığında, savunma ve savcılık arasında bir anlaşma sağlandı. Gligor, cinayeti ikinci derece olarak kabul etti ve böylece, ömür boyu hapis cezası yerine en fazla 30 yıl hapisle yargılanacaktı. Bu anlaşma, DNA delillerinin mahkemede geçersiz sayılma riskini ortadan kaldırdı. Duruşma, 28 Ağustos’ta yapılacaktı ve Gligor’un cezası kesinleşecekti.
Gözaltına alınmadan önce, polisler evinin çevresini ablukaya aldı. Gligor, dışarı çıkarak merdivenlere oturdu ve polisler hemen harekete geçti. İlk olarak Washington’daki bir karakola götürüldü ve burada kendisine bir sandviç verildi. Ardından sorgu odasına alındığında, dedektifler Augustin ve Dupouy tarafından sorgulandı. DNA örneği almak için, özel olarak kurulan tezgâh ve odadaki su şişeleri kullanıldı. Gligor, suçun detaylarını hatırlayamadığını ve “Kendimi kapana kısılmış hissediyorum” diyerek, bu duruma alışmakta zorlandığını belirtti. Dedektifler ise, onun bu duygusunu anlayışla karşıladı ve “Kapana kısılmış hissetmen oldukça normal” dedi.
Bu haber, The Washington Post’un “Bir katil 23 yıl boyunca çıplak gözle saklandı. Polis onu nasıl buldu?” başlıklı makalesinden derlenmiştir.