Ümran Avcı’dan Yeniden Yazılan Bir Masal: ‘Saf – Suya Anlat’

Edebiyatımızın sevilen ve saygın kalemlerinden olan İsmail Güzelsoy, bu kez yeni değil, yeniden kurgulanan ve derinlemesine yeniden şekillendirilen bir romanla okurun karşısına çıkıyor: “Saf – Suya Anlat”. İlk yayımlandığında “Saf” adıyla okuyucuyla buluşmuş olan eser, yazarın ustalıkla yeniden yazımıyla yeni bir biçim ve ruh kazanıyor. Güzelsoy, metnin ruhunu teslim alıp, masal anlatısındaki büyülü atmosferi ve anlatım dilini rotasyonla yeniden tasarlayarak, ona büyülü gerçekçilik ve masalsı unsurlar ekliyor. Yazarın kendi ifadesiyle, “Saf – Suya Anlat”, çifte kavrulmuş, hem ilk halinden hem de yeniden biçimlendirilmiş haliyle, yeni bir roman olarak ortaya çıkıyor.

Romanda, bir ninni ve ağıt arasında akan zamanın ve ruhların hikayesine tanıklık ediyoruz… Ana kahramanımız Kutlu Oyuncak, onu almak için Semerkant’a doğru yola çıkan Subala. Subala, on bir buçuk hayat yaşayan, saf ve temiz bir genç kızdır. Aklında, onu yetiştiren Mahimah’ın ezberlettiği öğütlerle yola çıkan Subala, iki kez aşık olmayı deneyimlemiş ve hayatını, okumayı ve konuşmayı kadınlardan öğrenerek şekillendirmiştir. Bu yolculuk boyunca insanın içindeki çürüme ve yozlaşmaya tanıklık eder. Yol boyunca edindiği bilgiler ve deneyimlerle, ‘saf’ unvanını sıyırıp, bilge bir insana dönüşür; sırtına bilge bir gömlek geçirir. Bu hikâye, hem karakterin hem de yazarın yaşam yolculuğunu bütünleştirerek, derin bir anlam ve felsefi bir anlatım sunar.

Motivasyon ve Yeniden Yazım Süreci

“Saf” adlı romanınızı yeniden yazmaya girişmenizin temel motivasyonu nedir? Bu soruya cevap verirken, yeniden yazma sürecinin sizi nasıl bir “dert sahibi” yaptığına da değinelim. Güzelsoy, bu süreci “saplantı” ve “tutku” arasındaki ince çizgide ilerleyen bir yolculuk olarak tanımlıyor. Ona göre, saplantı sizi kontrol ederken, tutku sizin kontrolünüzde olur. Bu farkı anlamak zaman aldı ve bu süreçte, “Saf” adlı eseri büyük bir rehber ve ilham kaynağı olarak gördü. Tam anlamıyla yeniden biçimlendirilmiş, yeniden dile gelmiş ve yeni bir anlatımla hayat bulan bu masal, onun iç dünyasında adeta bir alacaklı gibi kapısını çaldı. Bu yeniden yazım süreci, yaklaşık 12 yıl sürdü ve sessiz, derinden gelen bir istikrar ve kararlılıkla gelişti. Güzelsoy, bu süreçte hiçbir not almadan ve büyük çaba sarf etmeden, ilk metnin temel yapıtaşlarına dokunmadan, sadece hikâyenin ruhunu ve özünü yeniden ortaya çıkarmayı başardı.

Yol ve Öğretici Unsurlar

Romanınızdaki karakterler ve yolculuk teması, okuyucuya nasıl bir mesaj veriyor? Subala’nın yolculuğu, aslında bir dönüşüm ve olgunlaşma hikayesidir. Bu hikâye, sadece karakterin değil, aynı zamanda yazarın da yaşamındaki dönüşüm süreçlerini yansıtır. Yol, bir öğrenme ve kendini keşfetme biçimidir. Okumak ve yolculuk yapmak, insanı dönüştürür, ezberleri sorgulatır. Bu nedenle, yolun kendine özgü bir “imlası” ve tekniği vardır; ona uyduğunuzda ayakta kalırsınız. Bu anlatım, hem karakter hem de yazar açısından derin anlamlar taşır ve okuyucunun iç dünyasında da bir yolculuk başlatır.

Mahimah’ın Öğütleri ve Felsefi Derinlik

Romanın en çarpıcı unsurlarından biri, Mahimah’ın Subala’ya yönelik yol ve yaşam öğütleridir. Bu öğütler, yalnızca bir masal gibi görünse de, aslında derin bir felsefi ve yaşam felsefesine dayanan öğütlerdir. Yazar, burada ‘yaşama savaşı sanatı’ ve ‘hayatın imlası’ gibi kavramları kullanarak, yaşamın ve yolculuğun anlamını sorguluyor. Bu öğütler, okuyucuya, hayatta karşılaşılan zorluklara karşı direnç ve bilgelikle yaklaşmayı öğretir.

Bilgi ve Bilgelik Üzerine

Yazar, bilginin güç ve kontrol aracı olduğu modern dünyayı eleştirir. “Bilgi ile ne yapıyorsun?” sorusu, günümüz toplumunun en temel tartışma konularından biridir. Artık bilginin değil, bilgelik ve anlayış ile hareket etmenin önem kazandığını vurgular. Bilginin dünyayı daha şefkatli ve anlamlı hale getirmesi gerekirken, çoğu zaman yalnızca egoyu ve güç arzunu beslediğini söyler. Bu noktada, bilgelik ve bilgi arasındaki farkı ortaya koyar ve bilgelik yolunun, insanı daha insancıl ve şefkatli kılacak bir yol olduğunu anlatır.

Hikâyelerin Gücü ve Dönüştürücü Etkisi

“Her güzel şarkı bir duadır” der anlatıcı. Bu söz, aynı zamanda iyi kurmaca ve hikâyelerin de birer dua, birer teselli olduğunu ifade eder. Güzel hikâyelerin, hayatı ve dünyayı dönüştürme gücü taşıdığını anlatır yazar. Sorgulayan ve kendini geliştiren hikâyelerin, toplumların ve bireylerin yaşamında derin etkiler bıraktığını vurgular. Bu anlatımla, iyi hikâyelerin, siyaset, ekonomi veya medya gibi alanlardan çok daha derin ve kalıcı bir dönüşüm sağlayabileceğine inanır. Bu nedenle, hikâye anlatımını ve kurmaca sanatını küçümsememek, onun potansiyel gücünü fark etmek gerektiğine dikkat çeker.