Türkiye’nin çok yönlü diplomasisi: BM ve Washington’da bütüncül yaklaşım, küresel etkisini güçlendiriyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun mesaisi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması, vicdan ile ekonomik verilerin sahiplendiği bir dengeden doğan bir anlatıyı güçlendirdi. Yetkililer, Washington’da ise ittifak hukukunun teknik başlıkları etrafında kararlı adımların atıldığını belirtti. Türkiye’nin bu ziyaretindeki mesaj, insani kaygılar ile stratejik kapasitenin aynı karede gösterildiğini vurguluyor.
Erdoğan’ın BM’de Gazze konusunda çözüm üreten bir vizyon sergilediği belirtildi. İnsani felaketin rakamlar üzerinden soğuk bir tabloya indirilmesini reddeden açıklamalar, ateşkesin tesis edilmesi, insani yardımların kesintisiz akışı ve insan hakları ihlallerine karşı caydırıcı mekanizmaların kurularak uygulanması çağrısını net biçimde ortaya koydu. Kalıcı barışın temellerinin 1967 sınırları ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla atılabileceği tezi de vurgulandı. Bu yaklaşım, Gazze’de yaşananlara karşı ilkeli bir duruşun korunması gerektiğini ifade etti.
Uluslararası topluma yöneltilen çağrı, hukuka dayanılarak takvime bağlanan adımların hayata geçirilmesi yönündeydi. Türkiye, vicdan ve hukuk ekseninde hat kurduğunu ve bu hattın gereğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleriyle yerine getirdiğini belirtti. “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR” ifadesiyle BM yapısının eleştirel bir analizine işaret edilirken, veto rejiminin adaletsizliği ve çifte standartlar üzerinden yeni sorunlar doğuracağı uyarısı yapıldı. Türkiye, güçlünün hukukuna karşı hukukun üstünlüğünü savunan bir düzen talebinde bulundu.
Ekonomi diplomasisi ve yatırım iklimi üzerinde duran bir başka boyutta, Türk-Amerikan iş dünyasının dinamizmi dikkat çekti. Türkevi’ndeki toplantılarla yatırım ekosisteminin güven veren bir çerçeveye oturtulmasına yönelik çabalar öne çıktı. 2019’da hedeflenen 100 milyar dolarlık ticaretin somut bir hedefe dönüştüğü, yeşil ve dijital dönüşüm adımlarının bölgede yatırımcı güvenini güçlendirdiği belirtildi. Savunma, enerji, siber ve uzay alanlarındaki ortak üretim ve yatırımlar bugün Türkiye’nin rekabetçilik stratejisinin merkezinde yer aldı.
Washington ziyareti ise bu stratejinin tamamlayıcı unsuruydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmenin, savunma tedarikinden sivil havacılık iş birliklerine kadar geniş bir yelpazede ikili ilişkileri güçlendirdiği kaydedildi. Stratejik iş birlikleri ve tedarik zincirlerinin güvence altına alınması, NATO’daki ortaklık paylaşımlarını rasyonelleştiren ve bölgesel caydırıcılığı artıran akımları tetikledi.
Sonuç olarak, Türkiye’nin dış politika yaklaşımı, Gazze meselesinden ABD ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine, BM sistemi eleştirilerinden ikili iş birliği başlıklarına uzanan geniş bir yelpazede tek bir bütün olarak görüldü. Diplomasi, mazlumların sesi olmaya ek olarak küresel düzenin meşruiyetini savunmayı ve istikrarı hedefleyen bir aktör olarak konumunu güçlendirdi. Bu haftadan çıkarılan ders, Türkiye’nin sesiyle bir yol haritası, plan ve vizyonun paralel olarak ilerlediği bir konum olarak öne çıkıyor. Gazze’de adalet, BM’de adil temsil ve Türkiye–ABD hattında karşılıklı faydaya dayanan ortaklık, yeni küresel belirsizlikler karşısında karar veren bir aktör olarak Türkiye’nin öncülüğünü pekiştiriyor.