Türkiye Kupası finalinde Galatasaray şampiyonluk yolunda önemli bir adım attı. Maç detayları ve zaferin perde arkası burada!
Türkiye Kupası finalinde Trabzonspor karşısında gösterdiği üstün performansla 3-0 galip gelen Galatasaray, tarihindeki ilk büyük kupasını kazanarak önemli bir başarıya imza attı. Bu zafer, sadece kupanın kazanılması değil, aynı zamanda takımın sezon boyunca gösterdiği azim ve disiplinin de taçlandığı bir an oldu.
OSMAN ŞENHER: GALATASARAY İLK KUPASINA KAVUŞTU (MİLLİYET)
Sezon başından itibaren süregelen tartışmalar, algılar ve medyada yaratılan olumsuz hava, aslında futbolun gerçek ruhunu gölgelemeye çalıştı. Sanki hakemler Galatasaray’ı özel olarak koruyor gibi bir izlenim yaratıldı. Ancak, kimse gerçekleri inkar edemez; sarı-kırmızılılar sahada istedikleri her an baskı kurabiliyor, rakip kalede tehlike yaratıyor ve gol yollarında üstünlük sağlıyor. Bu kontrol, maç boyunca tamamen Galatasaray’ın elindeydi.
Fatih Tekke, kariyeri boyunca sevdiğim ve saygı duyduğum bir teknik adam. Elindeki kadroyla en iyi oyunu sergiliyor, takımın hücumda ve savunmada gösterdiği performans ortada. Ancak, dün geceki final karşısında, kendisinin de yapabileceği hiçbir şey kalmadı çünkü karşılarındaki rakip, güçlü ve organizeydi.
SON VURUŞLARIN GÜZELLİĞİ
Osimhen, hücumun en önemli silahı olarak sahadaydı. Sol kanatta Barış Alper, sağ kanatta Yunus Akgün sürekli baskı kurarak rakibi boğdu. Top bu oyuncular arasında dolaşıyor, Trabzonspor’un defansı ise müdahalede yetersiz kalıyordu. Sonuç olarak, Galatasaray’ın attığı üç golün de pasını Yunus Akgün verdi ve bu goller, adeta futbol şöleni gibi izleyicilere sunuldu. Bu hareketler, futbolun estetiğini yansıtarak seyircilerin beğenisini kazandı.
Eren Elmalı, sol çizgide Barış Alper ile beraber rakibi adeta boğdu. Sağ çizgide ise Sallai ve Yunus’un sürekli baskısı, Trabzonspor’un defansını hataya zorladı. Orta sahada Lemina ve Torreira ise hücuma katılarak rakibin dengesini bozdu. Bu sistem, oyunun kontrolünü tamamen Galatasaray lehine çevirdi. Sanchez ve Abdülkerim ise savunmada hata yapmadan, mükemmel bir performans sergilediler.
AVRUPA’DA EPEY İLERİ GİDEBİLİRDİ
Sezon başında yakalanan form grafiği, Avrupa kupalarında çok farklı bir sonuç olmasını sağlayabilirdi. Ancak, bu şansı kaçırdık. Sonuçta, Galatasaray hak ederek ilk büyük kupasını kazandı. Trabzonspor ise, elinden geleni yapmasına rağmen, gücü yettiğince mücadele etti ve pozisyonlar da yakaladı. Seyirciler, maçtan keyif aldı; tek üzüntü, hakem kararlarındaki tutarsızlık ve Savic’in hakeme yaptığı müdahale sonrası kırmızı kart görmediği pozisyondu.
TRABZONSPOR’UN SANTRAFORU VE GALATASARAY’IN İLK ÜRÜNÜ (MİLLİYET)
Trabzonspor’un bu sezonki en büyük sorunu, forvet hattındaki yetersizlik ve liderlik eksikliğiydi. Sezon boyunca santrafor pozisyonunda yeterince etkili olamayan oyuncular, bu finalde de kendilerini gösteremedi. Banza, oyunda hiç yokken topu ayağına almasını beklerken, Osimhen ise durmaksızın koştu, çalıştı ve rakibin savunmasını zorladı. Bu karşılaştırma, sezon başından beri Trabzonspor’un en büyük eksikliği olan lider özelliklere sahip oyuncunun olmamasını gözler önüne serdi.
Bunun yanı sıra, Trabzonspor’un orta sahası, Tekkeli oyuncuların pas bağlantılarında ve kanat organizasyonlarında ciddi sorunlar yaşadı. Üç pas arka arkaya yapılamaması, kupa kazanma hayallerini zora soktu. Bu kadar zayıf bir orta saha ile başarı beklemek gerçekçi değil.
YENİLEN GOLLERE YAKLAŞIM
Defansif anlamda Batagov’un sakatlanmasıyla birlikte, Trabzonspor’un savunması da çökmeye başladı. Maç boyunca yediği iki gol, takımın kırılganlığını ortaya koydu. Birincisi maçın başında, ikincisi ise ikinci yarının hemen başında gerçekleşti. Bu dakikalar, maçın kaderini belirleyen anlar oldu ve Trabzonspor’un moralini tamamen bozdu. Sahada her bölgede sıkıntı yaşayan bordo-mavililer, sanki sahanın her köşesinde Galatasaray’ın nakış gibi işlediği oyunu izledi.
O halde, bu sezonun sonunda Trabzonspor’un durumu çok net; hayati bir finalde alınan bu sonuç, sezonun en kötü performanslarından biri olarak kayıtlara geçti. Bu tablo, Trabzonspor’un gerçek sorunlarına odaklanmadığı ve kulüp yönetiminin sorumluluk almamasıyla daha da derinleşti. Artık, bu başarısızlıkların ardından büyük bir değerlendirme ve reform zamanı geldi.