Türkiye için AB pil regülasyonu ve kritik hammaddeler yasasına uyumun enerji ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımı.
AB’nin yeni regülasyonları, Batarya Regülasyonu ve Kritik Hammaddeler Yasası çerçevesinde üretimden geri dönüştürmeye kadar tüm süreçleri kapsayan bir sürdürülebilirlik ve tedarik zinciri şeffaflığı hedefiyle köklü değişiklikler getiriyor. Türkiye için ise bu değişimler, uyum yoluyla enerji sektöründe bazı fırsatlar doğurabilir; ancak ulusal mevzuatların da buna paralel şekilde güncellenmesi kritik önem taşıyor.
AA muhabirine göre, Sürdürülebilir Finans Uzmanı Yunus Emre Ertoş, AB Batarya Regülasyonu’nun tasarım, üretim, kullanım, yeniden kullanım ve geri dönüşüm aşamalarını kapsayan bütünsel bir çerçeve sunduğunu belirtiyor. Özellikle Kritik Hammaddeler Yasası ile lityum, kobalt ve nikel gibi stratejik girdilerin çıkarımından geri kazanımına kadar sıkı kuralların getirildiğini ve bunun sürdürülebilir hammadde kullanımını teşvik ettiğini ifade ediyor.
Uyum sürecinde üreticilerin çevresel faktörleri dikkate almasının zorunlu hâle geldiğini vurgulayan Ertoş, yaşam döngüsü analizi, karbon ayak izi ve su ayak izi hesaplarının yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiyor. Ayrıca üretim süreçlerinin enerji verimli ve temiz teknolojilerle dönüştürülmesinin, çevresel etkilerin azaltılması açısından kilit olduğunu belirtiyor.
Kritik hammaddelerde dışa bağımlılığın azaltılması yönünde AB’nin iç üretimi artırma, iç işlemlerin payını yükseltme ve geri dönüşümden elde edilecek katkıyı büyütme hedefi, Türkiye için hem riskler hem de fırsatlar doğuruyor. AB kendi üretimini güçlendirdiğinde dışa bağımlılığın azalması, Türkiye’nin ihracat baskısını artırabilir; fakat titiz bir mevzuat ve yüksek kalite standartlarıyla uluslararası güvenilir tedarikçi konumunu güçlendiren Türk firmaları için yeni pazar kapıları da açabilir.
Uyumlu mevzuat ve yatırım güveni açısından Türkiye’nin AB ile uyumlu ulusal mevzuat geliştirmesi, ihracat kolaylığı ve yabancı yatırımcı güveninin sağlanması kritik öneme sahip. Sürdürülebilirlik Uzmanı Cansu Melis Aksu da, kullanım ömrünü tamamlamış bataryaların geri dönüşümü ile ikinci ömür uygulamalarının özellikle elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte çevresel, ekonomik ve kaynak verimliliği açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor.
Türkiye’nin önceliklerinde toplama altyapısını güçlendirmek, özel sektör–belediye işbirlikleriyle batarya geri kazanım zincirini kurmak ve ikinci ömür teknolojilerine yönelik AR-GE’yi desteklemek yer alıyor. Ayrıca AB ile uyumlu mevzuatın geliştirilmesi, hem ihracat kolaylığı hem de yabancı yatırımcı güveni açısından kilit bir rol oynuyor.
Temiz üretimle enerji ve su verimliliği yüksek olan teknolojik entegrasyonlar, atık ısı geri kazanımı, proses optimizasyonu ve otomasyon, su geri kazanım ve arıtma sistemleri, yenilenebilir enerji entegrasyonu ve dijital izleme teknolojileriyle ekonomik ve ekolojik açıdan uzun vadeli faydalar sunuyor. Aksu, bu yaklaşımın ulusal mevzuat ve teşvik mekanizmalarının etkin uygulanmasıyla KOBİ’lerin teknolojiye erişimini kolaylaştıracağını, uluslararası başarılı uygulamaların adaptasyonunun ise temiz üretim kültürünün yaygınlaşmasını hızlandıracağını sözlerine ekliyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin sanayi rekabet gücü Artacak ve çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak şekilde enerji ve su verimliliği odaklı bu dönüşüm, üretim süreçlerinde daha temiz ve verimli bir yol haritası sunuyor. Bu bağlamda ulusal politikaların etkili uygulanmasıyla Türkiye, AB’ye güvenilir tedarikçi konumunu güçlendirebilir.