Türk mühendisliğinin küresel rekabetteki yükselişi ve savunma sanayindeki son gelişmeler hakkında kapsamlı bilgiler. Güncel gelişmelerle Türk savunma gücü güçleniyor.
Son yıllarda Türkiye, mühendislik ve teknolojik gelişmişlik alanında önemli adımlar atarak küresel platformlarda kendine güçlü bir yer edinmeye devam ediyor. Bu başarının ardında, yüksek teknolojili savunma sistemleri ve yerli üretim projeleri yatıyor. Uluslararası arenada imzalanan büyük anlaşmalar, Türkiye’nin stratejik konumunu güçlendirirken, teknolojik bağımsızlığını da pekiştiriyor.
Türkiye, son 20 yılda savunma sanayinde yerlilik oranını %80 seviyelerine çıkarırken, 3.500’ü aşan firma sayısıyla sektörde önemli bir ekosistem oluşturdu. Bu firmalar, hem devlet kurumlarıyla hem de özel sektörle yoğun işbirliği içinde çalışarak, teknolojik altyapılarını güçlendiriyor. Ayrıca, çeşitli start-up ve yenilikçi girişimlere destek olmak amacıyla fuarlarda stantlar açıp, genç girişimcilere alan sağlanıyor. Roketsan gibi şirketler, Endonezya gibi ülkelerde de varlık göstererek uluslararası pazarda etkinliğini artırıyor.
Türkiye, Indo Defence Fuarı’na 29 farklı ülkeden katılım sağlayarak hem en büyük katılımcı hem de alan bakımından öne çıkan ülke konumunda. Bu platformlar aracılığıyla, savunma alanında yeni işbirliği imkanları ve teknolojik ortaklıklar kuruluyor. Ayrıca, dost ve müttefik ülkelerle kurulan bağlar sayesinde, teknolojik üstünlükler askerlerimize ve savunma sistemlerimize entegre ediliyor. Dünya genelinde 180 ülkeye ürün ve hizmet sunan Türkiye, bu sayede küresel savunma ekosisteminde önemli bir aktör haline geliyor.
40 yılı aşkın süredir terörle mücadele eden Türk güvenlik güçleri, bu süreçte kazandıkları tecrübeleri ve karşılaştıkları zorlukları, kendi teknolojik çözümlerini geliştirmede kullanıyor. Bu sayede, kendi insansız hava araçları, silah sistemleri ve diğer kritik teknolojileri üretmeyi başardı. 2018 yılından itibaren Baykar ve ASELSAN gibi firmalar, drone ve savunma teknolojilerinde dünya pazarını domine ederek, %65’lik pazar payı ile öne çıkıyorlar. ASELSAN, geniş ürün yelpazesiyle denizcilik, haberleşme ve hava savunma alanlarında çözümler sunarken, STM ise deniz sistemleri ve insansız savaş teknolojilerinde yüksek tasarım kabiliyetiyle dikkat çekiyor.
Türk savunma sanayisi, yaklaşık 90 bin çalışanı ve 7,1 milyar dolar seviyesindeki ihracat gelirleriyle, ekonomiye önemli katkılar sunuyor. Kişi başı getirisi ise yaklaşık 70 bin dolar seviyesinde. Savunma ihracatı, toplam Türkiye ihracatının %3’üne denk gelirken, yıl sonunda 10 milyar dolar seviyesini aşması öngörülüyor. Bu gelişmeler, sektörün büyümesini ve sürdürülebilirliğini sağlarken, yeni sözleşmelerle önümüzdeki yıllarda faaliyetlerin artması bekleniyor. Son 5 ayda gerçekleştirilen 3,1 milyar dolar ihracat ve 5 milyar doların üzerinde imzalanan sözleşmeler, sektörün dinamizmini ortaya koyuyor.
Türkiye’nin gururu olan KAAN savaş uçağı, yüksek teknolojili bir platform olmanın yanı sıra, yerli motor entegrasyonu ile de dikkat çekiyor. TUSAŞ ana yüklenici firma olarak, test uçuşları devam eden ve toplamda 6 adet sipariş alınan bu uçak, Endonezya ile yapılan sözleşmeler sayesinde global pazarda yer alıyor. Ayrıca, 36 bin librelik yerli motor üzerinde çalışmalar sürerken, 2030’lu yıllarda üretime geçilmesi hedefleniyor. Endonezya ve başka ülkelerden gelen ilgiler, yerli teknolojilerin ihracatını artırma yönünde önemli fırsatlar sunuyor.
Türkiye, yüksek teknolojili savunma sistemleri ve mühendislik alanında yaptığı yatırımlar sayesinde, küresel rekabette ön plana çıkmaya devam ediyor. Yerli ve milli üretimlerin yanı sıra, uluslararası işbirlikleri ve teknolojik Ar-Ge çalışmalarını güçlendirmeye yönelik stratejilerle, savunma sanayinde lider konumunu pekiştiriyor. Bu başarılar, ülkemizin bağımsız savunma altyapısına sahip olmasının yanı sıra, bölgesel ve küresel güç dengelerinde de etkili rol oynamasını sağlıyor.