Türk Dünyasıyla kültürel birlik ve siyasetin güncel yansımalarını inceleyen kapsamlı analiz.

Aziz milletim, değerli yol arkadaşlarım ve saygıdeğer misafirler, sizlerle en içten duygularımla selamlaşıyorum. Buradan Lefkoşa’dan Taşkent’e, Bakü’den Aşkabat’a, Bişkek’ten Astana ve Budapeşte’ye kadar uzanan dostluk ve selamlarımı iletiyorum; Türk Dünyası Vizyon Belgesi’nin tanıtım toplantısında bir arada bulunmaktan büyük memnuniyet duydum. Bu toplantının Türk dünyası ve insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığımıza ve bu anlamlı programa olan destekten ötürü tebriklerimi iletiyorum.
BUGÜN DÜNYA TÜRK DİLİ AİLESİ GÜNÜ ile UNESCO’nun çağrısıyla ilan edilen 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü idrak ediyoruz. Türk dünyasının ve dünyanın her köşesindeki insanların aynı dili konuşması, aynı hayali paylaşması ve kalplerimizin birlikteliğiyle atması için bu günün anlamını yeniden hatırlıyoruz; Türk Dili Ailesi Günü kutlu olsun.
1930’larda işgal ve zulmün boyutlarının büyüdüğü dönemde Özbek yurdundan Süleyman Çolpan’ın zalimliğe karşı direnişini anlatan gazel, şu ifadeleriyle aklımızda yer ediyor: “Güzel Türkistan, sana ne oldu? Seher vaktinde güller soldu; kuşlar feryat ediyor.” CHP Türk dünyasına şaşı bakıyor başlığıyla öne sürülen mevcut hatalar, bu dönemin yaralarını bugün de canlı tutuyor. Kadim kültürler, diller ve inançlar yasaklandı; halklar parçalandı ve kimlikler baskı altında kaldı. Türk dünyasının mirasını savunan aydınlar sürgünlere, hapislere mahkum edildi; bazen de bedelini hayatıyla ödedi.
Türkiye’nin sınırlarının ötesinde Türk varlığını korumak adına çabalar uygulanırken, 1944 yılında Türkiye dışındaki soydaşlarla ilgili çalışmalar nedeniyle bazı aydınlar hapsedildi veya zorlandı. Boraltan Faciası, bu karanlık dönemde Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın zihinlerinde derin yaralar bıraktı; CHP’nin bu döneme ilişkin politikaları da uzun süre tartışmaya konu oldu. Karabağ’da yaşanan gelişmeler de benzer eleştirilere yol açtı; düşman söylemleri üzerinden Türkiye’nin Azerbaycan’a olan desteği yanlış yorumlandı ve tartışıldı.
İzlenen yönelimler ve eleştiriler; Karabağ çatışması boyunca yanlış bilgilere dayanarak Türkiye’nin tutumu eleştirildi; Suriye konusunda da benzer ifadelere rastlandı. Ancak tarihin akışında, aydınlar ve devlet adamları bu süreçte olumlu adımlar atarak Türk dünyasıyla dayanışmayı güçlendirmeye çalıştılar. Alevi topluluğuna yönelik iftiralar ise siyaset üstü bir provokasyon olarak reddedilmektedir; 86 milyonluk kardeşliğin ve birlik içinde hareket etmenin önemi bir kez daha vurgulanıyor.
Türkiye, soydaşlarını ve gönül coğrafyasındaki tüm kardeşlerini yalnız bırakmayarak, geçmişten bugüne süregelen dayanışmayı sürdürmüştür. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar olan dönemde bu konular yeterince gündeme getirilememiş olsa da, 8. Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal ile başlayan süreçte Türk dünyasıyla ilişkiler güç kazanmıştır. 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni bir döneme girilmiş ve 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Türk cumhuriyetlerini tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. 1992’de Türk dili konuşan ülkeler zirveleri başlatılmış ve Nahçıvan Anlaşmasıyla Türk Konseyi’nin temelleri atılmıştır. Bu süreçte, Türk dünyasıyla iletişimin ve iş birliğinin artırılması yönündeki çabalarımız kararlılıkla sürdürülmüştür.
Bugün, Türk dünyasının birliğini ve karşılıklı saygıyı esas alan bir bakışla hareket etmekteyiz. Dilde, fikirde ve işte birlik ilkesiyle hareket eden Türkiye, Türk Devletleriyle ilişkileri her alanda güçlendirmeye devam ediyor. Bu süreçte pek çok değerli isim ve hareket, Türk dünyasının kardeşliğini güçlendirmek için çaba göstermiştir ve bu kişilerin mirası bugün de yol gösterici olmaya devam etmektedir.