TRÇ İttifakı ve Avrasya’daki güç dengelerini Bahçeli’nin analizinde keşfedin: değişen dinamikler, stratejik etkiler ve bölgesel güvenlik etkileri.
Gündeme dair açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TRÇ İttifakı fikrinin arkasındaki gerekçeleri ve bölgesel güvenlik dinamiklerini açıklıkla değerlendirdi. Giriş niteliği taşıyan bu söylemler, Soğuk Savaş sonrasındaki küresel düzenin mevcut tabloya yansıyan belirsizliklerini ve kaotizmi özetlemektedir. Birleşik bir hukukun hâkim olmadığı bu dönemde, uluslararası arenadaki çatışmalar ve krizler artarak devam ediyor.
NEDEN ‘TRÇ’ İTTİFAKI? Bahçeli, Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarını ön planda tutan bir yaklaşımın gerekliliğini vurguladı. Komşularının toprak bütünlüğünü savunan ve buna en ağır bedelleri ödeyen bir devlet olarak Türkiye’nin, bölgesel istikrarı güçlendirecek uzun vadeli işbirliklerine ihtiyaç duyduğunu belirtti. Avrasya’da süregelen güç dengeleri ise bölgesel dayanışma ve ortak ilkeler ekseninde yapılandırılmalı; bu da devletlerin egemenliğine saygı gösteren bir çerçeve içinde mümkün olabilir.
EKONOMİK GELİŞMELER: Bahçeli, küresel üretimin merkezinin doğuya kaydığını ve bu dönüşümün Batı ile Doğu arasındaki geleneksel dengeleri değiştirdiğini ifade etti. Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkelerinin üretim kapasitesiyle Batı dünyasının geleneksel gücünün yer değiştirdiğini öne sürdü. Rusya ise kuzey bölgelerdeki güvenlik ve siyasi gücüyle bu dönüşümün kilit aktörlerinden biri olarak öne çıkıyor.
TÜRK DÜNYASI VURGUSU Bahçeli, Avrasya’nın merkezinde Türk devletlerinin bulunduğunu ve Türk Devletleri Teşkilatı ile bu bölgede artan işbirliğinin potansiyel bir cazibe merkezi oluşturabileceğini belirtti. Türkiye, Rusya ve Çin arasındaki ilişkiselliğin güç kazanacağı bir yeni düzenin kurulmasında eşit paydaşlık ve karşılıklı saygı çerçevesinin önemini vurguladı.
AVRASYA COĞRAFYASINDA EŞİT PAYDAŞLIK Çerçevesinde, BDT, ŞİÖ ve TDT gibi yapıların ortak hukuk ve egemenlik ilkelerine dayalı bir işbirliğiyle dünyayı daha dengeli bir düzene taşıyabileceği görüşünü paylaştı. Bu süreçte kararlar, herhangi bir devletin başka bir devletin yörüngesine hapsedilmemesi ilkesine dayanmalıdır. Bölge güvenliği için çok yönlü ekonomik ve siyasi adımların atılması, kaos hâlinin aşılmasına katkı sunacaktır.
NATO ve Türkiye’nin Tarihsel Vizyonu Türkiye’nin NATO üyeliğinin, içgüdüsel savunmanın ötesine geçip güvenlik mimarisinde yeni kararlar alabilmesi için bir kapı olabileceğini söyledi. Eğer bazı müttefikler Türkiye’nin temel taleplerini görmezden gelirse, tarihsel vizyon çerçevesinde iki yönlü bakışın daha doğru olacağını ifade etti.
SDG ve İsrail’in Rolü Bahçeli, İsrail’in bölgede SDG’yi kışkırtmasının Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiğini belirtti. İsrail’in Gazze operasyonlarının ötesinde bölge ülkelerine yönelik istikrarsızlık yaratma çabalarının farkında olduklarını vurguladı. Türkiye’nin sınır güvenliğini koruma amacıyla sürdürdüğü güvenli ve istikrarlı bölge vizyonunun, bu süreçte dış müdahalelere karşı daha dikkatli davranılması gerektiğini gösterdiğini kaydetti.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ konusunda ise Bahçeli, bu hedefin sürdürülmesine karşı bazı güçlerin engel olmaya çalıştığını belirtti. Türkiye’nin 2016’daki darbe girişimi sonrası Suriye’de yürütülen operasyonların bu hedefteki kararlılığı pekiştirdiğini ifade etti. Bölgede süregelen çatışmaların ve gerilimlerin, Türkiye’nin güvenli ve istikrarlı bir bölge inşa etme çabalarını desteklediğini, fakat kararlı adımların tartışmalara konu edildiğini vurguladı. Bu bağlamda, Osmanlı geçmişine atıflar yaparak, geçmişteki dayanışma ve mazlum milletlere yardımseverlik örneklerini hatırlatan bir perspektif sundu.