Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği ve eğitim erişimi: zorluklar, ilerleme adımları ve kapsayıcılık odaklı politika önerileri.
Eğitim alanındaki eşitsizlikler, erişim aşamasında kendini gösteriyor. Zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin 739 kız ve 220 bin 904 oğlan çocuğu eğitim sürecine dahil değil. Kız çocuklarının eğitimden ayrılma nedenleri arasında ev içi iş yükü, erken ve çocuk yaşta evlilik, ailenin uygun görmemesi gibi cinsiyet ayrımcılığına dayalı faktörler öne çıkıyor. TÜİK verilerine göre 2021 yılında gerçekleşen resmi evliliklerin %2,3’ü 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarını kapsarken, aynı yaş grubundaki oğlanlarda bu oran %0,1. Öte yandan ne eğitimde ne istihdamda olan genç nüfusun yüksekliği, ciddi bir toplumsal sorun olmaya devam ediyor: Kadınların %30,1’i, erkeklerin ise %16,2’si ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor.
Yoksulluk ve beslenme sorunları ekonomik kriz ve gelir eşitsizliği nedeniyle artıyor. Düşük eğitim düzeyi yoksulluğu artırıyor: Yoksul kadınların %20’si okuma yazma bilmiyor. Yoksulluk ise eğitime erişimin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor ve bu durum nesilden nesile aktarılan bir kısır döngüye yol açıyor.
Dijital uçurum Pandemiyle birlikte uzaktan eğitime geçiş, dijital araçlara erişimdeki eşitsizlikler ve dijital okuryazarlık yetersizliği nedeniyle öğrenme kayıplarını tetikledi. Gelir eşitsizlikleri ve kurumsal imkanların sınırlı olması nedeniyle devlet okulları özel okullara göre iki kat daha fazla etkilendi; dijital erişimde ise kız çocukları ve kadınlar erkeklerin gerisinde kaldı.
Yükseköğretimde kadınlar ve bölgesel ayrışmalar Net okullaşma oranları genel olarak kadınlarda erkeklerden yüksek olsa da bölüm ve alanlar arasındaki cinsiyet ayrışması sürüyor. Üniversitelerde kadın öğrencilerin oranı %49 iken mühendislik (%21,3) ve bilişim (%24,5) gibi teknik alanlarda kadın temsilinin önemli ölçüde düştüğü görülüyor. Türkiye’de her 10 erkek için yalnızca 3 kadın programlama yapabiliyor. Bu durum istihdamda da kendini gösteriyor ve kadınlar STEM alanlarında erkeklere göre daha düşük ücretler alıyor; ortalama fark %14,7 olarak kayda geçiyor.
Eşitlikten sapmalar ve cam tavan Kavram olarak toplumsal cinsiyet eşitliği eğitim mevzuatından çıkarılarak yerine “kadın-erkek fırsat eşitliği” ifadesi benimseniyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış süreciyle eşitlikten uzaklaşma hız kazanıyor. Eğitimde kadının karar alma ve yönetim kademelerindeki temsili henüz istenilen düzeyde değil. MEB merkez teşkilatında üst düzey kadın yöneticilerin sayısının az olduğu ya da verilerin ulaşılabilir olmadığı bir tablo mevcut; 2024 itibarıyla 202 üniversiteden yalnızca 19’unda kadın rektör bulunuyor (%9,4). Bu durum “cam tavan sendromu”nun varlığını sürdürüyor.
Eşitlik ve güçlendirme girişimleri Kamu ve özel sektör, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen programlar ve farkındalık çalışmalarıyla süreci destekliyor. Akbank Dönüşüm Akademisi çatısı altında sunulan Girişimci Kadın Programı, 2025 yılında İzmir ve Bursa’da başlatılarak girişimci kadınlara eğitim, mentorluk ve finansal çözümler sunuyor. Program altı ay sürüyor ve katılımcılar için işlerini büyütme ve küresel pazarlara açılma hedeflerini destekliyor; bugüne kadar yaklaşık 20 bine yakın ticari işletmeye ulaşmış durumda. Program kapsamında girişimcilik, iş planı, dış ticaret, sürdürülebilir finansman, dijital pazarlama ve e-ticaret gibi konular işleniyor ve her dönem 10 girişimci kadın yararlanıyor.
Kadın Dostu Markalar Platformu ise her yıl 8 Mart haftasında Ul International Kadın Dostu Markalar Farkındalık Ödülleri’ni düzenliyor. 2026’da altıncı kez gerçekleştirilecek olan ödüller için yeni başvuru dönemi başlamış durumda. Bu yılki program, “Çeşitlilik, Kapsayıcılık ve İyilik Hali Uygulamaları”, “Kadın Odaklı Sağlık ve Esenlik Temalı Farkındalık Projeleri” ve “Medya, İletişim ve Diğer Yenilikçi Sosyal Fayda Projeleri” gibi yeni kategorilerle genişletildi. Erken başvuru süresi 30 Eylül 2025 tarihinde sona erecek.