Roman Gibi: Sabiha ve Zekeriya Sertel’in Sözcüklerle Direnişi – Türkiye’nin basın mücadelesini sürükleyen bu eser, özgürlük ve direnişi etkileyici bir dille anlatıyor.

Bir belgeselde anlatılan bu çiftin yaşamı, demokrasi ve ifade özgürlüğü uğruna verilen ince bir mücadeleyi gözler önüne seriyor. Sabiha Sertel’in otobiyografisi İngilizceye çevrildiğinde Londra yayınevinin editörlerinden Nur Deriş ile yapılan kısa video üzerinden hikâyenin daha geniş bir çözümlemesini arayan yönetmen, Nur Hanım’a daha derin bir anlatıyı sunmayı teklif ederek uzun metrajlı bir proje fikrine adım attı. Böylece yol arkadaşlığı yaklaşık üç buçuk yıl önce başladı.
Kayıp bir hafızaya uzanan bu yolculuk, iki öncü ismin hayatlarının demokrasiye olan bağlılıklarıyla şekilleniyor. Hayatlarını ülkelerine adayan bu insanlar, sürgünde geçirdikleri yıllarda da fikirlerini ve değerlerini savundular; ancak bu değerler onları sessizleştirmek isteyen güçlerle karşı karşıya kaldı. Bugün hâlâ tartışılan pek çok konu, onların bir asır önceki yazı ve bedelleriyle örtüşüyor ve bu film, bu tarihsel birikimi görünür kılmayı amaçlıyor.
Tan gazetesi baskını ve sonrasındaki olaylar, yalnızca bir binanın yıkımı değildir; düşünce özgürlüğüne yönelik sistemli bir saldırının başlangıcı olarak değerlendiriliyor. Bu süreç, toplumsal öfkenin medya ve siyaset eliyle nasıl meşrulaştırılabildiğini gösteren bir model oluşturdu. Zamanla bu yaklaşım, 6-7 Eylül, Maraş, Çorum ve Madımak gibi dönüm noktalarında farklı biçimler aldı.
Sertel çiftinin sürgün dönemi belgeselde yer almıyor; çünkü Nur Deriş ile yapılan ikinci bir film çalışması ile bu dönemin derinliği ayrı bir yapımda ele alınacak. Sürgünde farklı deneyimlerin ve hayal kırıklıklarının ortak paydası, gazeteciliğin idealine olan bağlılıklarını sürdürerek yeni bir başlangıca yol açtı. Sürgünün bu yeni safhası, onların hikâyesini kapanıştan ziyade yeni bir başlangıç olarak konumlandırıyor.
Günümüzde gazeteciliğin vicdanı ve matbu mecraların karşı karşıya kaldığı hızlı dönüşüm, belgeselde de sıkça vurgulanıyor. Sosyal medyanın hızına karşı, derinlik ve bağlamın önemine yeniden vurgu yapılırken, gazete ve dergilerin hafızayı koruma rolünün değeri de hatırlatılıyor. Sonuç olarak mesele, hangi araç kullanılırsa kullanılsın, gazeteciliğin vicdanını ve hakikati koruma iradesinin sürdürülmesi gerektiğinde birleşiyor.