Pembeye Boyanan Evin Hikayesi: Sakine Teyze ve Nazarlara Karşı Direnişiyle inanç, dayanışma ve direnişin etkileyici portresi.
75 yaşındaki Sakine Akkul, Isparta’nın Sav beldesinde yaşamını sürdürürken, karşılaştığı her şeyi özenle pembeye boyar. Evinin dış kapısından iç dekoruna, evdeki süs eşyalarına kadar her unsur onun pembe tutkusu ile uyumlu hâle gelmiştir. Bu renk sevgisi, küçük yaşlardan beri onun hayatında iz bırakan bir alışkanlık olarak karşımıza çıkıyor.
“ÇOCUKKEN BABAMA ‘BABA NE ALIRSAN AL, PEMBE OLSUN’ DERDİM” diyerek pembe rengine olan bağlılığını anlatan Sakine Hanım, yokluk günlerinde bile bu terciğini sürdürdüğünü anlatıyor. Bayram alışverişlerinde bile babasının pembe bir şey bulma çabası, onun için büyük bir mutluluğa dönüşüyordu. Kucağına aldığı bu eşyalarla uyumak ve sabah olsa da giyebilmek heyecanını yaşar, o anları hâlâ gülümseyerek hatırlıyor.
“ÇOCUKLARIMA BİLE PEMBE KIYAFETLER ALIP GİYDİRDİM” sözleriyle, şimdi üçüncü çocuğunu büyüten tek başına bir anne olan Sakine Hanım, kız ve iki erkek çocuğuna da pembe kıyafetler alıp giydirmeyi sürdürdüğünü belirtiyor. Bu evi de tek başına kurduğunu, gerektiğinde taş taşıdığını ve duvarları kendi elleriyle boyadığını ifade ediyor. Burada onun için büyük bir emek söz konusu.
“YAPILAN HABERLERDEN SONRA NAZAR DEĞDİ, HASTALIĞIM İYİCE İLERLEDİ” diyen Sakine teyze, evinin rengiyle doğrudan ilişkili olarak kendisini tanınır kıldığı için nazar değdiğini ve hastalığının ilerlediğini düşünüyor. Özellikle son bir yıldır tuvalete kadar bile kalkamadığını, yürümekte güçlük çektiğini belirterek two yıl boyunca sokak kapısından çıkamadığını ifade ediyor. Davetlere katılamadığı için üzgün olduğunu ve bu yüzden yaşadığı durumu anlatıp yardım istiyor.
“KEŞKE ŞARJLI ARABAM OLSA DA BİNİP GEZEBİLSEM” diyen Sakine Hanım, tekerlekli sandalye ihtiyacını maddi imkânsızlıklar nedeniyle karşılayamıyor. Yürümesiyle birlikte artan ağrı ve iştah kaybı, onu daha da yıpratıyor. Şeker ve tansiyon gibi hastalıklar da cabası. Isparta Belediyesi Başkanı Şükrü Başdeğirmen’i televizyonda gördüğünü ve yardım için adım atılmasını talep ediyor: “Gelsin, çayımı kahvemi içsin, hâlimi hatırımı sorsun.”
Oğlu ve komşularıyla olan ilişkileri, mahalledeki yankılarla birleşince Sakine Hanım’ın hikâyesi sadece bir renk meselesi olmaktan öteye geçiyor; o, kendi yaşamını sürdürmeye çalışırken destek arayışını da sürdürüyor.
Yaşına rağmen evinin her köşesini pembe renge boyayan Sakine Akkul’un yaşamı, renkler kadar duygularla da yoğrulmuş durumda. Evini pembe yapan bu tercihle yaşamını adeta kendi stilinde yeniden inşa ediyor.
Çocukluk anılarından, gençlik günlerine kadar pembe rengiyle olan bağını güçlendiren Sakine, bugün zorluklar karşısında da bu tutkusunu sürdürmeye çalışıyor. Üstelik bu renk tutkusu, onun aile bağlarını güçlendirdiği ve sorumluluklarını tek başına üstlendiği bir tabloya dönüştü. Ancak nazar ve sağlık sorunları, onun yaşam kalitesini etkileyen önemli faktörler arasında yer alıyor.
Şu anda tek isteği, hareket edebilmesi ve bir dost desteğiyle hareket ederken özgürleşebilmesi. Şarjlı tekerlekli sandalye ve ekonomik destekler, bu isteklerin yerine getirilmesinde kritik bir rol oynayabilir. Başkanın yardım çağrısına karşılık olarak, toplumun da bu tür durumlarda dayanışma göstereceği umuduyla yaşıyor.
İlk bakışta basit bir renk tercihi gibi görünse de Sakine Akkul’un pembeye olan bağlılığı, yaşamının her alanında kendini gösteriyor. Evini, eşyalarını ve kıyafetlerini pembe seçen bu kadın, zorluklar karşısında inancını ve direncini koruyor.
Hayat her zaman kolay değil; nazar gibi inançlarla ortaklaşan bölümler de var. Sakine, bu süreçte yardım ve destek arayışını sürdürüyor. Şu anda tek dileği, sağlık durumunu bir nebze olsun iyileştirmek ve hareket edebilmek. Başka bir deyişle, pembe rengin de ötesinde, yaşamın kendisi için bir umut ışığı olmaya devam ediyor.