Panik ataklarını anlamak ve anında rahatlama teknikleriyle fizyolojik tepkileri yönetmek için güçlü bilinç uygulamaları ve pratik yöntemler.

Vücutta karşılaşılan tehlikeler karşısında bedendeki hızlı tepki mekanizması devreye girer. Adrenalin adı verilen hormonu böbreküstü bezlerimiz salgılar ve bu süreçte kalp hızlanır, kollara ve bacaklara kan yoğunlaşır, nefes alıp vermede artış görülür. Gözbebekleri büyür, söz konusu tepkiler kaslarda, kollarda ve bacaklarda hissedilir hale gelir. Bu olaylar, hayatta kalma içgüdüsünün bir parçası olarak adlandırılır ve adrenalin etkisiyle ortaya çıkar.
Panik bozuklukta da benzer süreçler işler; zihniniz olumsuz otomatik düşüncelerle dolduğunda kalp krizi veya başka bir tehlike kaygısı hissedilir. Ardında yine adrenalin salgılanır ve kişi tıpkı doğada bir yırtıcıdan kaçar gibi fizyolojik belirtiler gösterir.
Adrenalin ömrü iki dakikadır; bu nedenle panik atak sonlanıp ilerleyen sürelerde vücut normale döner. Ayrıca adrenalin ölümcül değildir; hayatta kalmayı destekleyen bir hormondur. Bu nedenle panik bozukluktan kaynaklanan belirtiler, zararlı bir durum doğurmaz ve sağlık açısından doğrudan tehlike oluşturmaz.
Panik atak tek başına bir hastalık değil; daha çok bir belirti olarak görülmelidir. Eğer bu durumla sık sık karşılaşıyorsanız, bedensel yanıtın aslında fizyolojik bir kaçış tepkisi olduğu ve bu tepkinin kontrollü şekilde yönetilebileceği anlaşılır. Bilinçli olarak derin nefes almak ve adrenalin yanıtını baskılamak, kısa vadede etkili bir yaklaşım olabilir.
Birçok durumda, 3-6-3 kuralı bu süreçte yardımcı olabilir: 3 saniye boyunca derin nefes, 6 saniye nefes tutulduktan sonra 3 saniye içinde verilir. Bu egzersiz parasempatik sinir sisteminin aktive olmasına ve adrenalin yanıtının sakinleşmesine katkı sağlar. Gerektiğinde tıbbi destek almak da panik nöbetlerinin tedavisinde önemli bir seçenektir. Panik atak, yalnızca anormal bir durum değil; kaygı bozuklukları, depresyon veya obsesif-kompulsif bozukluklar gibi diğer ruh sağlığı durumlarıyla da ilişkilendirilebilir.