Noir tonlarda, vicdan savaşı ve toplumsal yapıların keskin analiziniyle ilişkileri derinlemesine inceler.

Issız bir adaya sıkışan bir yönetmenin, tanımadığı bir kızın cenazesine ağlayışı, beklenmedik bir linç girişiminin kıvılcımı olur. Cansel Elçin’in başrollerde olduğu bu yapım, kadın cinayetlerine odaklansa da anlatının derin duygusal katmanları seyirciyle yeterince güçlü bir bağ kuramıyor; izleyici, karakterlerin derdine tam olarak ortaklaşamıyor.
Bir sonraki uzun metrajda Tunç Davut, “Kesilmiş Bir Ağaç Gibi” ile yaşlı babaların meselelerini ön plana çıkarıyor. Emekli mühendis Refik’in, parasını gözüne kestirmiş oğlu ve yurtdışına yerleşmeyi düşleyen kızı etrafında kurduğu kırılgan aile dinamiği, bakıcısı Nesrin’in çocuklarını geride bırakarak ortadan kaybolmasıyla iyice zedelendi. Bu durum, ailenin dayanışması ve iç hesaplaşması üzerinde daha ağır bir baskı yaratıyor.
Davut, senaryoyu geliştirirken göçmenler ve toplumsal yapılar üzerinde derinleşme ihtiyacı hissettiğini belirtiyor. Böylece öykü, aile ilişkileri, ötekileşme, ve sınıfsal ayrımlar gibi temaları merkeze alarak, yaşlı bir adamın vicdanî hesaplaşmasını ve çöken orta sınıf ailenin dinamiklerini betimlemeyi amaçlıyor. Sonuç olarak bu film, vicdan ve toplumsal yapı arasında sıkışmış karakterlerin içsel yolculuğunu ortaya koyuyor.