DOLAR
42,3695
EURO
48,9826
ALTIN
5.553,62
BIST
10.950,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Az Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
22°C
Cumartesi Çok Bulutlu
22°C
Pazar Çok Bulutlu
20°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
16°C

NE ZİHİN YAKICI SORU BU!    – 1 / 3

20.11.2025 20:00 | Son Güncellenme: 16.11.2025 21:01
A+
A-

 

 

 

 

Burada en büyük sorumluluk

beş yıl gözünün içine bakılan annelerindir.

Düşünsenize,

çocuğun dikkati eksik değil

ve siz dikkatini çekemiyorsunuz.

 

Altı yaşındaki bir çocuğa, okuduğunuzdan anladığınızı, anladığınızdan yazdığınızı anlatabiliyor musunuz? Ne zihin açıcı ve zihin yakıcı soru bu! Altı yaşındaki bir çocuğa, okuduğunuzu, anladığınızı ve yazdığınızı anlatabiliyorsanız, siz gerçekten anladınız demektir.

 

Ne öğretiyoruz ne eğitiyoruz ne iyi davranış kazandırıyoruz? Dünyada da eğitim sistemleri çok iyi de değil, doğru da değil, sağlıklı da değil. Okullar, sanki bakım ve ıslah evleri gibi çalışıyor. Ve bu sayede anne babanın yükünü hafifletiyor, işine gidince gözü arkada kalmıyor. Başlarına öğretmenleri koymuşlar. Balıklara uçma, kuşlara yüzme dersi anlatıyorlar sanki.

Bireysel farklılıklar eğitimde ne kadar dikkate alınıyor? İnsanlardaki beş duyunun baskın olduğu insan tipleri farklıdır. Görerek öğrenenle, işiterek, koklayarak, tadarak veya dokunarak öğrenenle aynı sınıfta, aynı sıralarda. Ve aynı öğretmen, aynı konuyu, aynı yöntemle, aynı araç gereçlerle her birinin baskın farklı duyusu öğrencilerle ders yapıyor! Kuş, balık, kaplumbağa; hava, deniz, kara canlıları ve âdemoğlu aynı sınıfta. Olacak şey değil ama çoğunlukla hep böyle oluyor!

Ve çocuklar doğduğunda ekranla baş başa kalıyor. Telefon ve tabletlerle dikey odaklı öğreniyorken okula gelince yatay odaklı öğrenmeye başlıyor. Dikey yazmayı öğrettiğiniz çocuklara yatay eksenli hizmet veriyorsunuz. Eksenler farklı olunca da öğrencilerde eksen kayması oluyor. Yaşam çizgisi çalışmalarında öğrencilerin çizgisi sağdan soladır; mesela Arapça, İbranice ve Farsça sağdan sola yazılan kültür dilleridir. Gerçekte insanın zihin ekseni hangi yanadır? Fıtri olan hangisidir? Zihnin ekseni önemlidir. Dikey eksenle okula gelen çoğu öğrencinin dikkatini yatay eksenle çekilmeye çalışılıyor! Bir sınıfta beş faklı duygudan biri baskın olan öğrencilere, kendisinin baskın duygusuyla öğretmen dikkat çekmeye uğraşıyor! Öğretmenin sınıftaki en büyük rakibi dikey eksenli cep telefonu ve baskın duyular. Böyle bir sınıfta eğitim ve öğretim ne kadar mümkün? Eksenler kayıyor!

Burada en büyük sorumluluk beş yıl gözünün içine bakılan annelerindir. Çünkü eğitim önce anne karnından başlar! Ve bir çocuk annesi kadardır. Düşünsenize, çocuğun dikkati eksik değil ve siz dikkatini çekemiyorsunuz. İşitip dinlenilmeyen, söyleyip konuşturulmayan, oynayıp oynatılmayan, dokunup dokundurulmayan, koklayıp koklatılmayan çocuğun eline, yüzyılın en önemli icadı, son teknoloji ürünü bir akıllı telefon ve tablet veriyorsunuz. Bir çocuğa, ihtiyacının üç, beş katını besin olarak yediriyorsun, kıyafet olarak giydiriyorsun… Zihinsel olarak çocuklar ekranlarda görsel, işitsel ve dokunsal olarak çok fazla uyarılıyor. Ve siz çocuklardan zihinsel olarak beş, on belki yirmi yıl geriden geliyorsunuz. Çocuğun dikkati, sizin çekmek istediğiniz şeylerin çok dışında ve çok daha ötesinde oluyor. Şimdi sorun çocuklarda mı, okulda mı yoksa sizlerde mi? Siz söyleyin!

Düşünsenize, siz çocuklara ilme, amele, hakikate ve marifete dair ne sunuyorsunuz? Sunduğunuza ilişkin hayaller kurarak ruhunu, zihnini, duygularını besleyen neyle karşılaşıyorlar? Dünyada bütün anne babalar da öğretmenler de yeniden formatlanıp yönlerini de yollarını da değiştirmesi gerekiyor? Okullar da eğitim sistemleri de eğitim yöneticileri de ve herkes… Geçen yüzyıla ait bu eski kafayla yeni dünyaya, gelecek yüzyıla uyum sağlamak mümkün değil; olmuyor da zaten.

İstikametleri ve eksenleri bir şekilde az yahut fazla kayan veyahut kaydırılan anne babaların en kıymetlileri, gözlerinin nuru çocuklarının, sağlam tabiatları ve eksenleri bile isteye yahut istemeseler de gözlerinin önünde kayıyor yahut kaydırılıyor. Ve anne babalar hiçbir şey yapamıyor, öğretmenler de yöneticiler de. Topyekûn birlikte düzelmemiz gerekiyor çünkü birlikte düzletmemiz gerekiyor.

Öğrencilerin, anne babaların, okulların ve eğitim yöneticilerinin öğretmenden beklentisi çok fazla ve çok yüksek! Fakat öğretmenlerin öğrencilerden, velilerden ve her tür ve kademedeki eğitim yöneticilerinden beklentisini ise kimse konuşmuyor yahut konuşamıyor, hem de hiç! Peki neden? Lakin herkes her şeyi iyi biliyor; haklarının ne olduğunu, nasıl ders anlatacağını, hangi evrakları düzenleyeceğini… Fakat ne tuhaf ki kendini bilmiyor, haddini hiç bilmiyor! Ortalarda bir yerde dolaşıyor; vasat kalıyor, vasatın altına düşüyor; oraya buraya yuvarlanıyor.

Bir çocuğun buluğ yaşına kadar en temel ihtiyacı, fıtratına ve hakikatine uygun oyunlardır. Ailesiyle birlikte çocuğu geleceğe hazırlayan nitelikteki duyularını, duygularını, zihnini, bedenini doyuran ve geliştiren oyunlar… Hayvanlar alemi böyledir. Daha çocuk yaşında her kursa itelenen çocuklar, bir gün dayanamayıp kusacaklar. İyi düşünen, güzel olanı yapan, doğru ve dürüst olan bir çocuk yetiştirebiliyor musun, mesele budur. Belli olgunluğa ulaşmış bir çocuk, çok kısa bir zamanda, doğru ortamda, doğru kişilerle, doğru yöntemlerle, doğru araç ve gereçlerle kendini yetiştirerek seviyesine uygun duruma da gelebilir, seviyesine muvafık okula da gidebilir. Ve hatta üstüne de çıkabilir.

Herkeste eğitime dair bir fikir vardır. Ortaya konulan fikri olumsuz eleştirenlerin sayısı çok fazladır, fikrin etrafında dolaşanlar çoğunluktadır, mevcut fikre alternatif yeni fikir üreten sayı azdır, eski ve yeni fikirleri harmanlayıp bir plan yapanların sayısı çok daha azdır; bir plan ve program yapanların içinde sadece ya bir yahut iki veyahut üç kişi bu harmanlanmış fikri uygulamaya ancak koyar. Diğerleri sadece adet olduğu üzere bildiği işi yapar.

Güney Afrika’da bir üniversitenin girişinde şöyle bir yazı varmış: Bir ülkeyi yok etmek için atom bombasına veya uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur, Bunun için eğitim seviyesini düşürmek ve kopya çekilmesine müsaade etmek yeterlidir. Bunun sonucunda; hastalar doktorların elinde ölür, binalar mühendislerin elinde çöker, para ekonomistlerin elinde kaybolur, insanlık din adamlarının elinde ölür, adalet hakimlerin elinde kaybolur. Eğitimin çökmesi bir ulusun çöküşüdür…

 

DEVAM EDİYOR…

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.