Zamanın izinde Misman için renk, form ve direnişin atölyesinde yaratıcı bir yolculuk.

Hayati Misman’ın uzun soluklu üretim yolculuğu, Kibele Sanat Galerisi’nde yeniden bir araya geliyor. Bu retrospektif, sanatçının 1960’lardan günümüze uzanan dönüm noktalarını tek bir çatı altında toplayarak, izleyiciye ustalığının ve sabrının somut kanıtlarını sunuyor. Sergi, tamamlanmış eserlerle sınırlı kalmayıp gravür kalıpları, metal plakalar ve baskı makinesinin oymada kullandığı aletleri de heyecanla paylaşarak, atölyenin derinliklerine kadar uzanan bir üretim ritmi sunuyor.
Renkler ise bu serginin merkezinde yer alıyor; kırmızı, mavi ve sarının karşı konulmaz birlikteliği, kadın figürünün içsel gücünü ve direnişini vurgulamak için kullanılıyor. Soyut ve figüratif denemeler arasında dolaşan bedenler, yalnızca yüzeyde kalmayan bir gücü anlatıyor; bu güç aynı çizgilerde, metal rölyeflerde ve bronz heykellerde de kendini gösteriyor. Her bir figür, Misman’ın atölyesinden geçerek yeni bir biçim ve ifade kazanıyor.
Sergideki gravürler, Türkiye’deki öncü çalışmalar arasında sayılan sanatçının teknik titizliğini bizlere hatırlatıyor. Metal plakaların üzerinde oyulan yüzeyler, saklı figürleri, insan silüetlerini ve doğayla bütünleşmiş anlatıları gün yüzüne çıkarıyor. Yoğun üretim halesiyle beslenen bu çalışmaların ardında, durmaksızın çalışmaya olan tutkunun izleri hissediliyor.
Serginin duygusal omurgası, Misman’ın kişisel tarihine ait anılarla güçleniyor. Zaman içinde birikmiş hatıralar, sergiyi ziyaret edenlerle paylaşılıyor: 1994’te annesi Fadim Misman ile çekilen bir kare ve Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki öğrencilik yıllarına ait sohbetler, izleyici ile sanatçı arasında sıcak bir bağ kuruyor. Bu görseller, geçmişin içinden süzülen bir hafıza gibi sergiye yön verirken, yolculuğun özünü hatırlatıyor.
Bu uzun yolculuğun özeti niteliğindeki sergi, usta bir sanatçının sabrı, emeği ve zamana bıraktığı izi merak edenler için kaçırılmaması gereken bir durak.
Dostlardan selam kısmında ise Misman’a olan saygı, sanat camiasının seçkin isimlerinin yorumlarıyla yeniden canlılık kazanıyor. Ressam Zafer Gençaydın, onun baskılarındaki anlık coşkuların taptaze etkisi ifadesiyle sergiyi özetlerken; Sezer Tansuğ, gravürleri zihinsel disiplinli bir sanat adamının deneyimi olarak tanımlıyor. Zahit Büyükişleyen, kendisini 68 kuşağının önemli temsilcilerinden biri olarak konumlandırıyor; Tunç Tanışık ise biçimler arasında korkusuzca oynayan bir görsel usta diye betimliyor. Geçen yıla damgasını vuran Halil Akdeniz ise Misman’ın sanatını renk ve biçimde derinleşen bir anlatım olarak nitelendiriyor. Bu duvar yazıları, sadece sanatçının yolculuğunu aydınlatmakla kalmıyor; aynı zamanda bu kuşağın düşünce üretimindeki dostluklarını ve paylaşımlarını da hatırlatıyor.