Milli Dayanışma Komisyonunun ilk oturumundaki içerik ve vizyonunu özetleyen etkili bir metin; dayanışma, reform ve toplumsal değişim için güçlü ufuklar sunuyor.
Komisyonun 13. toplantısı TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda icra edildi. İlk oturumda konuşan Hukukçular Derneği Genel Başkanı Melih Gülseren, Terörsüz Türkiye sürecinin tarihi bir misyon üstlendiğini vurgulayarak, bu sürece katkı sağlayan tüm kesimlere teşekkür etti. Terörün tamamen sona erdirilmesi ve Türkiye’nin kalıcı huzura kavuşması amacıyla yürütülen çalışmaların, yeni bir anayasa kapsamında sivil toplumun ve milletin omuzlarında taçlandırılmasını arzuladıklarını belirtti. Süreç boyunca toplumu kin ve nefrete sevk eden provokatif eylemlere karşı net bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade eden Gülseren, ayrıca bilgi kirliliğine karşı güven inşası amacıyla bazı özel mevzuat değişikliklerinin de gündeme alınabileceğini dile getirdi. “İSTİSNAİ YARGILAMALAR MANTIĞINI DA MASAYA KOYMAMIZ GEREKİYOR” adlı başlıkta da belirtildiği gibi, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından politik dava mantığının ele alınması gerektiğini belirtti ve yasal değişikliklerin gerekliliğine işaret etti. Herrken dilinin kullanımı, eğitim, çevre ve madenle ilgili kanunlarda öneriler sunan Çakmak, toplumsal uzlaşı için temel metinlerin nasıl oluşacağına dair tartışmaların da önemine değindi. “TÜRKİYE’DE TOPLUMUN TAMAMINI KAPSAYAN TOPLUMSAL UZLAŞIYA İHTİYACI VAR” başlığı altında SODAD Başkan Yardımcısı Kemal Akkurt ise, bölgesel gelişmelerin emperyalist etkilerle şekillendiğini vurguladı ve toplumun tümünü kapsayan uzlaşının böylesi bir süreçte büyük öneme sahip olduğunu kaydetti. “KOMİSYONUN BU ÇALIŞMASI KARDEŞLİK MÜESSESESİNİ KALICI HALE GETİRECEKTİR” ifadesiyle HUDER Genel Başkanı Hasan Oymak, bu süreçte herkesin görüşünün dinlenmesi ve toplumsal mutabakatın güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Oymak ayrıca terörün tamamen ortadan kaldırılmasıyla kardeşliğin tesisinin ilerleyeceğini ifade etti.
İkinci oturumda Profesör Dr. Abdurrahman Eren, hak merkezli yaklaşımın, anayasa tartışmalarında ayrıştırıcı etkiden kaçınılarak Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını inşa etmenin öncelik olduğunu belirtti ve Suriye ile ilgili politikaların da bu yaklaşımı desteklemesi gerektiğini söyledi. Yasal düzenlemeler kapsamında kayyum uygulaması, ana dilde eğitim ve din konularında değişikliklerin önemi üzerinde duruldu. “Kürt Meselesi ile Anayasa Arasındaki Bağlantı” başlığı altında Fazıl Hüsnü Erdem, mevcut anayasanın Kürt meselesinin derinleşmesini önleyici bir mekanizma olarak eksik kaldığını ifade etti ve çözümün iki boyutlu ele alınması gerektiğini vurguladı. “KAPSAMI VE SINIRLARI BELLİ OLMAYAN BİR KONUNUN HUKUKİ DÜZENLEMELERE KONU EDİLEMEYECEĞİ İZAHTAN VARİSTİR” diye özetlenen görüşler, Üzülmez tarafından da desteklendi; siyasi müzakerelerin ardından hangi konuların kanunlaşacağına karar verilmesi gerektiğini belirtti. “TÜRK MİLLETİNİN BAŞINA NE GELDİYSE KÜRTLERİN BAŞINA DA GELMİŞTİR” gibi tarihsel değerlendirmelerle Koca, Kürtlerle Türkler arasındaki ortak değerlerin bu topraklarda uzun süredir var olduğuna işaret etti. “BU ÇALIŞMANIN GENEL AFFA DÖNÜŞMESİ ENGELLENMELİDİR” ifadesiyle Bahri Öztürk, sürecin başarısı için siyasal ve hukuki adımların dikkatli planlanması gerektiğini savundu. “BU TARTIŞMALAR DEVAM ETTİKÇE DE TOPLUMSAL RIZANIN ARTMAKTA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ” diyen TBMM Başkanı Kurtulmuş ise, Komisyonun Türkiye’nin model niteliğinde bir süreç olduğunu ve yaklaşan toplantının 8 Ekim’de yapılacağını duyurdu.