Kudüs ve bölgesel stratejileri etkileyen uyarı ve bölgesel ittifak çağrısı; geleceğin güvenlik ve diplomasi odaklı yönetişim mesajı.
Mevcut zulmün ve emperyal baskıların açık bir şekilde sürmesi karşısında, uluslararası toplum ve bölge ülkeleri sessiz kalmamalı; açıklıkla tavır alarak adil çözümler için çaba göstermelidir. Bölgenin insanlık onuruna yakışır bir gelecek için sorumluluk sahipleri harekete geçmelidir ve bu süreçte sabır tükenmiş durumdadır. Toplumsal güvenlik ve insan hakları ihlallerine dair uyarılar yükselirken, uluslararası çoğulculuğun ve ortak güvenliğin korunması adına kararlı adımlar atılmalıdır. Gelecek hafta BM Genel Kurulu’nda ele alınacak konular, bu krizlere karşı ortak cevaplar arayışında önemli bir dönemeç oluşturabilir. Başkanlık makamlarının, dünyanın mazlumlarının yanında yer alan bir üslup içinde konuşması ve uluslararası dayanışmayı güçlendirmesi beklenmektedir.
ABD-İsrail ölçüsünü aşan bir ortak tehdit algısına karşı en uygun güvenlik ve diplomasi çerçevesi olarak “TRÇ” ittifakının güçlendirilmesi gerektiği düşüncesi öne sürülüyor. Bu ittifakın Türkiye, Rusya ve Çin ekseninde konumlandırılması, bölgesel dengeler açısından önemli bir öneri olarak değerlendirilmektedir.
‹KUDÜS DÜŞERSE ANKARA KAYBEDER› ifadesiyle öne çıkan beyanlarda, Kudüs’ün geleceğine ilişkin tartışmaların yalnızca dini bir mesele olmadığını, aynı zamanda siyasi ve güvenlik odaklı bir kriz olarak ele alınması gerektiği vurgulanmıştır. Kudüs’ün kaybı, tarihi bir mıh gibi İstanbul ve Ankara için de ağır sonuçlar doğurabilir; bu yüzden bu kentin korunması adına kararlı duruşun sürdürülmesi gerektiği ifade edilmektedir.