Kök; sabırdır.
Kök; ahde vefadır.
Kök; emaneti ehline vermektir.
Hayatta bazı çöküşler gürültüyle olmaz.
Ne siren çalar ne de alarm verir.
Sadece fark edersin ki bir gün dal yeşermiyor.
Yaprak soluk, meyve tatsız, gölge yok.
İşte o vakit anlarsın: sorun dalda değil, köktedir.
Kök; insanın inancıdır, ahlâkıdır, hafızasıdır.
Bir toplum için kök; tarih, değer, emanet bilinci ve istikamettir.
Kök gitti mi dal hâlâ ayakta duruyor gibi görünür ama aslında ölmeye başlamıştır.
Çünkü dal, kökten bağımsız yaşayamaz; sadece biraz oyalar.
Bugün çok şey konuşuluyor ama az şey köke değiyor.
Eğitimden söz ediyoruz, ama irfan yok.
Kalkınma diyoruz, ama adalet eksik.
Başarı anlatıyoruz, ama bedelini ve sorumluluğunu unuttuk.
Kökü ihmal edip dallarla uğraşıyoruz; sonra da neden kuruduğunu soruyoruz.
İnsan kökünü kaybedince savrulur.
Toplum kökünü kaybedince yönünü şaşırır.
Devlet kökünü kaybedince güç var ama hikmet yoktur.
Hikmet yoksa güç, bir süre sonra yüke dönüşür.
Kök; sabırdır.
Kök; ahde vefadır.
Kök; emaneti ehline vermektir.
Kök; doğruyu yalnız kaldığında da savunabilmektir.
Ve kök, her çağda yeniden hatırlanması gereken bir asli meseledir.
Bazıları kökü eski diye kesmek ister.
Oysa kök eski değil; kök derindir.
Derin olan şey, çağlar değişse de hayatta kalır.
Yüzeyde olan ise ilk rüzgârda devrilir.
Bugün yapılması gereken, yeni dallar icat etmek değil;
kökü yeniden sulamaktır.
İnançla, ahlâkla, adaletle, emekle…
Çünkü kök dirilirse dal kendiliğinden yeşerir.
Unutmayalım:
Kök gitti mi dal kurur.
Ama kök yerindeyse, bahar mutlaka gelir.