Kadına karşı şiddete karşı toplumsal dayanışma ve aileyi koruyucu adımlar: güvenliğe dair farkındalık ve destek mekanizmalarıyla güç veren içerik

Değerli misafirler ve kıymetli hanımefendiler; bugün burada, kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda ülkenin ortak kararlılığını yeniden ortaya koymak için bir araya geldik. Bu program vesilesiyle, yaşanan zorluklara rağmen kadınların dayanışmasıyla güçleniyoruz ve geleceğe güvenle bakıyoruz.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET İNSANLIK SUÇUDUR” ifadesiyle başladığım bu konuşmada, hayatını kaybeden kardeşlerimiz için Cenab-ı Allah’tan rahmet dilerken, şiddete uğrayan tüm kadınlar için geçmiş olsun dileklerimi yineliyorum. Devlet olarak kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en ön safta yerimizi koruyacağımızı bir kez daha belirtiyor, bunu geleneksel değerlerimizin özünde yer alan insanlık onuru ile temellendiriyoruz.
“KADINA EL KALDIRANIN ELİ DE VİCDANI DA KARARMIŞTIR” sözleriyle devam eden düşüncemizde, şiddetin insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunun altını çiziyoruz. Aile içinde sevgi, saygı ve dayanışmanın korunması gerektiğini hatırlatarak, bu değerlerin toplumun her kesiminde kökleştirilmesi için kararlı olduğumuzu vurguluyoruz.
İnsana ve kadına karşı şiddetin, yalnızca bireylerle sınırlı kalmayan toplumsal bir mesele olduğunun farkındayız. “Önce insan” diyen evrensel bakışımızla hareket ediyor, adalet ve eşitlik ilkelerini rehber edinerek hem hukuki hem de pratik önlemlerle ilerliyoruz.
“TEK BİR KAYIP BİLE ÇOKTUR” ifadesiyle, her kayıp için derin bir üzüntü duyduğumuzu ve her olayın ardında yatan bir insan hikayesinin bulunduğunu hatırlatıyorum. Şiddetin engellenmesi hedefiyle atılan adımlar, kadınlar ve çocuklar için daha güvenli bir dünya yaratma yönündeki kararlılığımızı güçlendiriyor.
“GAZZE SOYKIRIMINDA ŞEHİT OLAN 70.000 FİLİSTİNLİNİN ÜÇTE İKİSİNİ MAALESEF KADIN VE ÇOCUKLAR OLUŞTURUYOR” gibi gerçekler, vicdan sahibi herkes için bir uyarı niteliğindedir. İnsan kaygısı taşımayan bakış açıları, adaletin ve dayanışmanın parçası değildir. Bu nedenle, şiddete karşı ortak duruşumuzu sürdürmek ve mağdur olanların yanında olmak en önemli görevimizdir.
“ŞEHİR HAYATINDA AİLENİN YÜKÜ ARTMAKTA” ifadesiyle şehirleşmenin aileye yüklediği sorumlulukları hatırlatıyorum. Aile kurumunun güçlendirilmesi, her türlü toplumsal sorunla mücadelede kilit rol oynar. Kadınların ve erkeklerin rollerini adaletli bir şekilde yeniden tanımlamak, çocuklara güvenli bir ortam sunmak bizim önceliklerimiz arasındadır.
AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN’U YÜRÜRLÜĞE KOYDUK diyerek, ülkenin geçmiş 23 yılı boyunca kadına karşı şiddet konusundaki ilerlemeyi özetliyorum. Sıfır tolerans ilkesiyle yürütülen çalışmalar, iş gücü katılımında, kadın istihdamında ve temsilde kayda değer gelişmeler sağlamıştır. 2002 yılındaki tablonun gerisinde kalan rakamlar günümüzde önemli ölçüde iyileşmiştir; bu ilerlemenin sürdürülebilir kılınması için alınan yasal tedbirler ve toplumsal farkındalık çalışmaları kesintisiz devam edecektir.