DOLAR
41,6053
EURO
49,0154
ALTIN
5.186,77
BIST
11.081,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
24°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Çok Bulutlu
21°C

İstanbul’un Kalbindeki Ejder: Suskunluğun, Şefkatsizliğin ve Direnişin Öyküsü

İstanbul’un kalbindeki ejderin öyküsü: suskunluk, şefkatsizlik ve direnişin iç içe geçtiği etkileyici bir yolculuk.

İstanbul’un Kalbindeki Ejder: Suskunluğun, Şefkatsizliğin ve Direnişin Öyküsü
28.09.2025 07:51
A+
A-

İstanbul’un kalbinde büyüyen bir kadının içsel savaşı, dörde ayrılan bir yaşamın izlerinde yeniden yazılıyor. Yalıların parlak ışıkları arasında saklanan sessiz acılar ve isyan dolu bir itiraf, Ana kahramanın 20’nci yaş gününü bir dönüm noktasına çevirir. Gündüzleri bakımla uğraşan ve en yakın destekçisi Elif Hemşire olan İstanbul, ailesinin geçmişten gelen ayrılıklarını ve kendi iç dünyasının karanlığını giderek daha net görmeye başlar. Bu roman, susturulmuş ruhlara karşı yükselen bir ilk çığlığı andırır ve okuyucuyu, kendini ifade edememenin yaratıcı gücünü keşfetmeye davet eder. Suskunluğun ağırlığı, kelimelerle karşılık bulduğunda erimeye başlar; yazmak, bu yaralı dünyanın kendine has bir iyileşme sürecine dönüşmesini sağlar.

Etrafta parıldayan zenginliğin iç yüzü hakkında derin bir sorgu bu eser üzerinden ilerler. Paranın ve statünün hayatı belirlemediğini, aksine yalnızlığı ve sevgisizliği kamuflaj eden bir perde olduğunu gösterir. İstanbul’un yaşadığı yatak odası, dışarıdan görünen şıklığın ardında saklı olan kırılganlığı ve anlatılamayan acıyı simgeler. Bu nedenle roman, sadece bir kadının öyküsü olmanın ötesine geçer; toplumsal ilişkilerin temel dinamiklerini ve çocuklukta başlayan duygusal eksikliklerin yetişkinliğe etkisini de ele alır.

“Duygusal ölüm” kavramı, fiziksel ölümü gölgede bırakır; çünkü bir ruhun içten gelen sessizliği, bedenin yaşamını bile derinden etkileyebilir. İzlek, bu gerçeği cesurca sahneler ve anlatılan duygularla açığa çıkarır.

İstanbul’un adıyla özdeşleşen yalı, görünürdeki ışıltının ardında bir hapishaneyi andırır. Burada yaşayanlar, Boğaz’ın serin rüzgârını paylaşsa da sevgiyi ve şefkati bulamazlar. Paranın cazibesi ve toplumsal statü, gerçek huzuru asla dolduramaz; görsel zenginlikler, bazen en derin yalnızlığı saklar. Yalı, bu ilüzyonun üzerinde durduğu bir sembol olarak durur ve roman, bu sembolün ötesinde, sevgi eksikliğinin ve ilgisizliğin yarattığı derin yaraları gün yüzüne çıkarır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.