DOLAR
41,8249
EURO
48,3858
ALTIN
5.372,92
BIST
10.695,48
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Çok Bulutlu
20°C
Salı Hafif Yağmurlu
20°C

İnsan Ömrü ve Sağlıklı Yaşlanmanın Geleceği: Genetik Yöntemler ve Doku Yenileme Yol Haritası

İnsan ömrünü uzatma ve sağlıklı yaşlanmayı keşfeden genetik yöntemler ile doku yenileme yol haritasını özetleyen ileri görüşlü bir içerik.

İnsan Ömrü ve Sağlıklı Yaşlanmanın Geleceği: Genetik Yöntemler ve Doku Yenileme Yol Haritası
10.10.2025 17:25
A+
A-

Son 70 yılda insan ömrünün belirgin şekilde uzadığına işaret eden Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu, 1950’lerden bu yana ortalama yaşam süresinin artışını ve bunun sadece sayıların ötesinde bir etkiye sahip olduğunu vurguluyor. Güncel bilimsel bulgular, organ dayanıklılığının ve biyoteknolojik gelişmelerin birleşmesiyle ömrün 150 yıla kadar yükselebileceğini gösteriyor. Özellikle organ naklinde elde edilen uzun süreli stabilizasyonların, bu hedefin tek başına gerçekleşmesini sağlayamayacağına dikkat çekiliyor.

Yaşlanmanın yalnızca uzamasına odaklanmak yerine daha kaliteli ve sağlıklı bir yaşlanma sürecinin önem kazandığını ifade eden Yılancıoğlu, Longevity kavramının artık “uzun fakat nitelikli yaşam” olarak değerlendirildiğini belirtiyor. Örneğin, günlük olarak kapsamlı biyometrik izleme yapan Brian Johnson gibi uygulamaların, vücudun farklı alanlarındaki sağlık durumunu sürekli denetlediğini ve yaşam biçimini buna göre şekillendirdiğini hatırlatıyor.

Organ nakliyle yaşamı uzatmanın sadece geçici bir çözüm olduğunu ifade eden bilim insanı, vücut tarafından alınan organın uzun süre bağışıklık baskılayıcı tedaviler gerektirdiğini ve bunun enfeksiyon risklerini artırdığını anlatıyor. Bu yüzden geleceğin anahtarının genetik mühendislik ve hücresel yenilenmede olduğuna işaret ederek, senolitik moleküller ve yaşlanmayı geciktiren/geriye çeviren moleküller üzerinde yapılan çalışmaların hız kazandığını belirtiyor.

Kendi organlarımızı üretme dönemi yaklaşıyor başlığı altında, hastaların kendi kök hücrelerinden organ üretebilme potansiyelinden söz ediliyor. IPS teknolojileriyle bireyin hücresinden elde edilecek organlar sayesinde başkalarının organlarına bağımlılık azalacak; doku yenileme teknikleriyle tissue regeneration alanında ilerlemeler kaydediliyor. Ayrıca genetiği değiştirilmiş hayvanlardan alınan organların insanlara nakledilebilmesi için yapılan çalışmalar da umut vadediyor; domuz genomundaki bağışıklık tepkisini azaltan ilerlemeler bu süreci hızlandırıyor.

150 yıl hedefinin coğrafi dinamikleri bağlamında, ömrün zirveye ulaşmasının ilk olasılığının Batı’da değil, Asya ülkelerinde gerçekleşebileceğini ifade eden Yılancıoğlu, esnek regülasyonların Asya’da daha hızlı denemelere olanak tanıdığını belirtiyor. Çin’de genetiği değiştirilmiş ilk insanların doğmuş olması bu öngörüyü destekliyor. Ancak bilimsel ilerlemenin etik ve yasal çerçeveler nedeniyle Batı’da daha yavaş seyredeceğini de ekliyor.

İnsan ömrünün 150 yıla ulaşmasının 2030’da hemen gerçekleşmesini beklemenin yanlış olduğunu ancak önümüzdeki yarım asır içinde mümkün olabileceğini ifade eden bilim insanı, bugün doğan çocukların bu süreçte değerli deneyimler kazanacağını vurguluyor. Yine de mevcut kuşaklar için hedef, hâlâ yaklaşık 100 yaş civarında bir sınır olarak görülüyor.

Gen düzenlemenin hızla ilerlemesiyle CRISPR ve PA (Prime Editing) gibi teknolojilerin, bozuk genetik materyali değiştirerek sağlıklı genlerle değiştirme kapasitesini artırdığını belirtiyor. Bununla birlikte sağlık alanında düzenleyici süreçler ve mevzuatın bu hızlı ilerlemeyi doğal olarak yavaşlattığını ifade ediyor; bir ilacın klinik uygulamaya girmesinin yıllar alabileceğini, laboratuvar buluşlarının ise 15–20 yıl sonra sahada görülebildiğini belirtiyor. Yapay zekanın güvenlik ve etik konuları nedeniyle sağlık alanında aynı hızda ilerleyemediğini, bu yüzden AI gelişiminin sağlıkta yasal ve etik sınırlar nedeniyle sınırlı kaldığını sözlerine ekliyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.