İnfertilite ve WHO rehberiyle tedaviye erişilebilirlik ve standartlar; güvenilir bilgilerle bilinçli kararlar için yol gösterir.

Üreme çağındaki her altı kişiden biri bu sorunu yaşıyor. Dünyanın dört bir yanında infertilite yalnızca bireysel bir sağlık sorunu olmanın ötesinde, milyonlarca insanı etkileyen önemli bir halk sağlığı mesele olarak tanımlanıyor. İnfertilitenin Önlenmesi, Tanısı ve Tedavisi Rehberi, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu alanda dünyada ilk kez yayımladığı ve en kapsamlı kaynak olarak öne çıkıyor. Rehber, infertiliteyle çalışan bilim insanları için güvenilir bir başvuru kaynağı olarak gösteriliyor.
Tanı ve tedavideki standartlar yeniden tanımlandı Rehberde mevcut kanıtlar titizlikle incelendi ve tanı ile tedavi süreçlerindeki standartlar güncellendi. Dünya genelinde eşzamanlı olarak düzenlenen geniş katılımlı bir webinar aracılığıyla bu bilgiler halkla paylaşıldı. Sağlık bakanlıkları, sivil toplum kuruluşları, hekimler ve hasta toplulukları bu küresel toplantıyı takip ederek, erişilebilir, maliyet-etkin ve hasta odaklı politikalar geliştirilmesi çağrısında bulundu. Prof. Dr. Küçük, özellikle tanıda gereksiz testlerin azaltılması, çiftlerin psikososyal destek ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi ve tedavilerde bilimsel temeli olmayan “mucize” uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayan bölümlerde aktif rol aldı.
Açıklanamayan infertilite tedavisindeki gri alan olarak öne çıkıyor ve bu konuya ilişkin görüşler Prof. Dr. Tansu Küçük tarafından şöyle ifade edildi: bilimsel kanıtı olmayan yaklaşımlar çiftlere zaman ve para kaybettiriyor. Açıklanamayan infertilitede ilk adım çoğu zaman bekle–gör yaklaşımıdır. Bu süreç, çiftleri pahalı ve etkisi kanıtlanmamış uygulamalara yönlendirmek için bir boşluk değil, doğru yönetilmesi gereken bir bölüm olarak ele alınmalıdır. Gereksiz testler, deneysel tedaviler ve bilimsel desteği olmayan müdahaleler hem zaman kaybına hem de ekonomik yükümlülüklere yol açar. Yaşam tarzı düzenlemeleri de tedavinin ayrılmaz parçalarıdır; sigaranın bırakılması, kilo yönetimi, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi unsurlar tedaviyle birlikte ele alınır.
Rehberin odak noktası WHO, infertilite hizmetlerinin bir ayrıcalık değil temel bir sağlık hakkı olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. Yaşa bağlı doğurganlık azalmaları, kilo durumu, sigara ve yaşam alışkanlıkları gibi riskler konusunda açık ve düşük maliyetli bilgilendirme sağlanmalı; tanı mümkün olan en basit ve erişilebilir yöntemlerle konulmalı; tedavi başarı oranları, potansiyel riskler ve maliyetler şeffaf biçimde paylaşılmalıdır. Prof. Dr. Tansu Küçük, günümüzde çiftlerin karşılaştığı ekonomik yükleri işaret ederek, WHO rehberinin ülkelerin üreme sağlığı programlarına infertilite hizmetlerini entegre etmesini ve erişilebilirliği artıracak veri temelli politikalar üretmesini hedeflediğini belirtiyor. Bu yaklaşım, hem hizmet kalitesinin standartlaşmasını sağlar hem de çiftlerin daha eşit bir sağlık hizmeti almasını kolaylaştırır.
“İnfertilite bir hastalık olarak kabul edilmeli!” ifadesiyle, infertilitenin pek çok ülkede ve Türkiye’de bile hastalık olarak tanımlanmaması nedeniyle gerekli tedavilere erişimin sınırlı olduğu vurgulanıyor. Prof. Dr. Küçük buna ilişkin olarak, özel sağlık sigortalarının çoğunda kapsam dışı kaldığı ve devletlerin geri ödeme sistemlerinde sınırlı destek olduğu gerçeğini paylaşıyor. Bu durum maddi olanaksız çiftler için tedaviye erişimi zorlaştırıyor; bunun fiziksel olduğu kadar psikolojik ve sosyal sonuçları da var. Çalışmada ayrıca infertilite vakalarının kadın ve erkek kaynaklı olabileceği ancak çoğu durumda kadınların haksız yere suçlandığı ve erkek faktörünün göz ardı edildiği belirtiliyor.