Küresel kuraklık tehditine dikkat çek, su kaynaklarındaki belirsizliklere karşı yerel tedbirler ve dayanıklılığı güçlendiren stratejiler.
Trakya, Marmara ve Ege bölgelerinde su sıkıntısı giderek büyüyor. OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, mevcut durumun ardından alınmayan önlemlerin su sorunlarını ciddi biçimde artıracağını belirtiyor. Dünyada süregelen iklim değişikliğinin etkileri, ülke genelinde uzun süren kuraklık ve düzensiz yağışlar şeklinde kendini gösteriyor. Özellikle yaz aylarında barajlar ve göletlerdeki su seviyelerinin belirgin şekilde azalması, şehirleri su kısıntısına taşıyabiliyor. Bursa’daki su depolarının neredeyse boşalması ise günlük yaşam ve sağlık açısından kaygıyı artırdı.
“BEKLENEN DÜZENLİ SONBAHAR YAĞIŞLARI HENÜZ GELMEDİ” ifadesiyle durumun aciliyetine vurgu yapan Prof. Dr. Demir, başlangıçta önlem almadan sorunları çözmenin mümkün olmadığını ifade ediyor. Son yağışlar bir miktar rahatlama sağlaysa da yağışlar ekim ayından beri düzensiz seyrediyor ve bu durum özellikle metropoller ile baraj havzalarında dikkatli olunmasını gerektiriyor. Kış mevsiminde de yağışların dengesiz devam etmesi halinde yağmur ve kar kaynaklı riskler artabilir; bu, gelecek yılın su güvenliğini doğrudan etkiler. Karadeniz bölgesinde kısmi bir iyileşme hissedilse de yağışlar kısa süreli ve yüzeyde hızla akıp gittiğinden yüzeysel seller ve taşkınlar için endişeler sürüyor.
Prof. Demir, “Asıl önemli olan kış yağışlarıdır; kar ve yer altı suyu beslenmeleri, özellikle Karadeniz’in pınarları için hayati önem taşır. Eğer kış aylarında bu beslenme gerçekleşirse, ilkbahar ve yaz aylarına daha rahat girilebilir. Ancak yağış miktarı ve şiddeti elimizde olmadığı için her zaman hazırlıklı olmalıyız” diye konuşuyor. Ülke genelinde kış aylarında da kuraklık riski bulunduğunu belirten Demir, Marmara, Trakya ve Ege bölgelerindeki vatandaşlar ile yerel yönetimlerin dikkatli hareket etmesi gerektiğini vurguluyor. Gelecek günlerde hangi bölgelerin ne kadar yağış alacağını kestirmek zor olduğundan, felaket gelmeden önlem almak en güvenli yol olarak görülüyor.
Bu değerlendirme, su kaynaklarındaki mevcut kırılganlığı işaret ederken, uzun vadeli planlar ile zararların minimize edilmesi gerektiğini gösteriyor. Karar vericiler ve vatandaşlar için uyarı niteliğinde olan bu açıklamalar, su güvenliğinin sadece kışın yağışlarına bağlı olmadığını, tüm yıl boyunca sürdürülebilir bir yönetim gerektirdiğini hatırlatıyor.