DOLAR
41,6647
EURO
48,9015
ALTIN
5.163,50
BIST
11.082,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Yağmurlu
18°C

GLP-1 İlaçları: Şeker Kontrolünden Kardiyometabolik Risklere Uzanan Yeni Ufuklar

GLP-1 ilaçlarının şeker kontrolünden kardiyometabolik risklere uzanan etkileyici yol haritasını keşfedin. Bilgi dolu özet ve güncel bakış.

GLP-1 İlaçları: Şeker Kontrolünden Kardiyometabolik Risklere Uzanan Yeni Ufuklar
26.09.2025 07:51
A+
A-

Türkiye, obezite ve diyabet yükünü Avrupa’da baskın bir konuma taşıyan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. 20–79 yaş grubundaki erişkinler arasında hem diyabet sayısı hem de prevalansıyla IDF Avrupa Bölgesi’nde üst sıralarda yer aldığımız belirtiliyor. Ülkemizde diyabetli yetişkin sayısının 2000 yılında 1,8 milyon iken 2024’te yaklaşık 9,6 milyona yükseldiği ve 2050 için bu rakamın 14 milyon üzerinde olması öngörülüyor.

Bu tabloya katkı yapan başlıca faktörler arasında, hazır gıdaların yaygınlığı, rafine karbonhidratlar, hareketli yaşamın azalması ve sosyoekonomik farklar sayılabilir. Ülke genelinde erişkinlerin yaklaşık %40’ının önerilen fiziksel aktivite düzeyinin altında kaldığı da dikkat çekici. Son dönemde GLP-1 (glukagon benzeri peptid-1) tabanlı yeni nesil ilaçlar, diyabet ve obezite tedavisinde umut verici bir çehre sunuyor. Bu ilaçlar, kan şekeri kontrolünden kilo kaybına, kardiyometabolik risklerin azaltılmasına kadar geniş bir etki yelpazesi vadediyor ve hem tıp camiasında hem de kamuoyunda dikkat çekiyor. Ancak bu durum, bazı soruları da beraberinde getiriyor: Kimler için faydalı, kimler için riskli? “Mucize ilaç” mı yoksa dikkatle yönetilmesi gereken güçlü bir araç mı?

GLP-1 reseptör agonistleri (örneğin exenatide, liraglutid, dulaglutid, semaglutid, tirzepatid gibi), sindirimin etkisiyle doğal sinyali taklit ediyor ve pankreasa kan şekeri yükseldiğinde insülin salgısını artırırken glukagon salgısını baskılıyor. Bu etki, glukoz bağımlı olduğundan hipoglisemi riskini azaltır. Bu ilaçların temel amacı yalnızca şeker düşürmek değildir; kilo kaybı, bel çevresindeki yağın azalması, kan basıncında düşüş ve yağlı karaciğer üzerinde iyileşme gibi kardiyometabolik kazanımlar da söz konusudur. Özellikle tip 2 diyabetli hastalarda, bu ilaçların majör kardiyovasküler olayları azaltabildiği ve ölüm oranına olan etkisinin bazı çalışmalarda olumlu olabileceği gösterilmiştir.

Kimler için kimler için uygun? diyerek başlanan değerlendirme, obeziteyle birlikte ya da iştah kontrolünde sorun yaşayan tip 2 diyabetli bireylerde belirgin faydalar gösterebileceğini söylüyor. Ancak bazı kişilerde bağırsak sorunları, tekrarlayan pankreatit öyküsü, aktif safra hastalığı veya hamilelik durumu ilaçlardan uzak durmayı gerektirebilir. Klasik tedavilerin çoğu kan şekeri düzeyini düzeltebilse de kilo artışına yol açabilirken, GLP-1 agonistlerinde bu risk nispeten daha düşüktür; çünkü bu ilaçlar, kan şekeri ile kilo hedeflerini birlikte ele alarak uzun vadeli kardiyometabolik potansiyel sunar.

İlaçların kilo üzerindeki etkisini üç çalışmalı bir etki mekanizmasıyla özetlemek mümkün: beyin–içgüdüsel tokluk sinyallerinin güçlendirilmesiyle iştahın azaltılması, mide boşalmasının yavaşlatılarak daha uzun süre tok hissetme, ve pankreasta glukoz bağımlı insülin artışıyla glukagon baskılanması. Bu üç adım kombinasyonu, daha küçük porsiyonlar ve daha dengeli kalori alımıyla zaman içinde anlamlı kilo kaybını tetikleyebilir. Ancak mikrodoz kavramı, onaylı dozlar ve davranışsal değişikliklerle uyum içinde olmadıkça güvenilir bir yaklaşım olarak kabul edilmez. Klinik çalışmalar onaylı dozlar ve titrasyonla daha öngörülebilir sonuçlar verir.

“Daha uzun yaşamak için kullanmak doğru mu?” sorusu ise belirli yüksek-risk gruplarıyla sınırlı bir kapsama sahip. Kardiyovasküler riskleri yüksek olan bireylerde majör kardiyovasküler olayları azaltabildiği ve ölüm oranında bazı durumlarda azalma görüldüğü bildiriliyor; fakat bu bulgular tamamen sağlıklı popülasyonlar için genellenemez. Bu nedenle şu an için ömür uzatıcı bir tedavi olarak bütün populasyonda kullanımı desteklenemez.

Güvenlik ve yan etkiler açısından ise en sık karşılaşılanlar mide-bağırsak sorunları oluyor. Bulantı, erken doyma hissi ve nadiren kusma ile ishale yol açabilen bu etkiler, bazı vakalarda safra kesesi ve safra yollarında sorunlar ile pankreatit riskini de gündeme getiriyor. Gözlem ve takip önemli; doz artışları yavaş yapılmalı ve şiddetli karın ağrısı, ani görme kaybı gibi uyarı işaretleri ciddiye alınmalıdır. Piyasaya çıktıktan sonra milyonlarca kullanıcıya ulaşan bu ilaçlarda, bazı yan etkiler klinik deneylerde görülmeyen durumlar olarak karşımıza çıkabilir. Parolamız: doğru hasta, doğru endikasyon, doğru doz ve yakın takip.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.