Global GastroEconomy Zirvesi 2024: Kesişme noktası ve Türkiye’nin gastroekonomi perspektifiyle yenilikçi vizyonlu oturumlar.
İSTANBUL’da bu yıl beşinci kez düzenlenen Global GastroEkonomi Zirvesi için hazırlıklar tamamlandı. 8 Ekim tarihinde Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek etkinlik, gastronomi ekonomisinin dinamiklerini derinlemesine masaya yatıracak. Zirvenin teması olan Kesişme Noktası kapsamında, gıda odaklı ekonomik süreçlerin toplumsal ve kültürel boyutları da ele alınacak. TURYİD Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirer, zirve öncesi Milliyet’e verdiği röportajda bu kavramı ve etkilerini derinlemesine açıkladı.
Gastroekonomi nedir? Bizim açımızdan bu kavram, sadece sofralardaki lezzetlerden ibaret bir pazar ya da üretim zinciri değildir. Üretimden ihracata, turizmden kültürel diplomasiye kadar geniş bir değer zincirini kapsayan, şehirlerin markalaşmasına ve kırsal kalkınmaya kadar uzanan kapsamlı bir yaklaşımı ifade eder.
Yeme-içme sektörü ekonomide hangi rolü oynuyor? 2025 sonuna kadar sektörün yaklaşık 1 trilyon TL hacme ulaşması öngörülüyor. Sektörde doğrudan çalışanın sayısı yaklaşık 2 milyon olurken, TURYİD üyeleriyle birlikte 150 bin çalışan, yılda 200 milyondan fazla ziyaretçiye hizmet veriyor. Bu tablo, tüketimden çok daha fazlasını temsil eden stratejik bir konuma işaret ediyor.
Gastronominin turizme katkısı nedir? Dünyada gastronomi turizmi yaklaşık 1.1 trilyon dolarlık bir hacme sahip. Yiyecek-içecek sektörü küresel olarak 3 trilyon doların üzerinde bir büyüklük taşıyor ve 357 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Türkiye için de bu ekosistem önemli bir büyüme potansiyeli sunuyor; gastronomi, toplam turizm gelirleri içinde yaklaşık %18-20 paya sahip olarak 10 milyar dolar civarında ek gelir yaratabilir. Bu, politikaların doğru yönlendirilmesi halinde büyük bir sıçrama anlamına geliyor.
Bu yılki tema: Kesişme Noktası. Gastroekonomide hangi unsurlar buluşuyor? Kesişme her türlü etkileşimin buluştuğu bir kavram olarak öne çıkıyor. Zirvede iklim krizinin tarımla olan ilişkisi ve bunun sofralara yansıması değerlendirilecek. Ayrıca coğrafi işaretli ürünlerin mutfak değerinin ötesine geçerek kültürel ve bölgesel kalkınmadaki rolü masaya yatırılacak.
Michelin Türkiye için neyi değiştirdi? Rehber, kalite çıtasını yükseltti ve tanınma ile ödüllendirme mekanizmalarını güçlendirdi. Şefler ve yatırımcılar için yeni rekabet dinamikleri oluşturdu; artık hikâyelerimiz de global platformlarda dolaşıma giriyor.
Sürdürülebilirlik ve yerel üretimin rolü İyi tarım olmadan iyi gastronomi mümkün değildir. Tüketirken onarıcı yaklaşımları benimsemek gerekiyor; onarıcı tarım, onarıcı gastronomi ve onarıcı turizm tüm paydaşların ortak kararlarıyla hayata geçecek bir modelin temelini oluşturuyor.
Türkiye gastronomisi 10 yıl içinde nerede olabilir? Hedefler arasında 100 milyon turist çekmek var. Ürün çeşitliliğinin zenginleştirilmesiyle deniz-Güneş-Kum üçgeninin yanı sıra yedi bölge ve dört mevsimin birleştiği bir gastronomi modeli öne çıkabilir. Turist başına hedeflenen 1250-1500 dolar gelir, kültür ve yemek deneyiminin birleştiği bir değer zinciriyle hedeflenen yükselişe katkı sağlar. Bu yaklaşım, 100 milyar ile 150 milyar dolar arasındaki farkı, kültürel değerler ve yaratıcı endüstrilerden elde edilecek ek katkılarla kapatabilir. Gastronomi ekosisteminin çok sayıda paydaşı nedeniyle yaratacağı çarpan etkisi, ekonomide kayda değer geri dönüşler yaratacaktır.
Türk mutfağının güçlü fakat en az bilinen yönleri nelerdir? Türk mutfağını sadece tariflerle sınırlı görmek yeterli değil. Coğrafya, tarih, kültür ve doğal dokunun iç içe geçtiği bir hafıza katmanı vardır. Bu biyokültürel zenginlik, Karadeniz balığı ile Ege otları, Güneydoğu’nun baharatları, Orta Anadolu’nun hububatı ve boğazlar arası mevsimsel geçişlerin dinamizmi gibi unsurlarla kendini gösterir. Sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir tarım konularında da büyük potansiyel sunar. Mutfağımız, farklı kültürlerin katkılarıyla şekillenmiş zengin bir mirasa sahiptir ve bu zenginlik, yerel ve evrensel düzeyde derin bir etki yaratır.
Kolektif bir strateji gerekli Gurme turizminin potansiyelini tam anlamıyla kullanmak için tek başına bir aktörün çabası yeterli değildir. Kamu, özel sektör, yerel medya ve dijital platformlar birlikte hareket ederek, güvenli ve kapsayıcı bir anlatı ile tüketiciyi yönlendirmelidir.