Gıda marketlerinde indirim algısını analiz eder: kısa ömürlü ürünlerde adil fiyat ve denetim mekanizmalarının perde arkası
Market raflarında sıklıkla karşılaşılan “indirim” etiketlerinin gerçekliğini irdeleyen incelemeler, özellikle meyve-sebze gibi kısa ömürlü ürünlerde gün içi en düşük fiyatın uygulanması gerektiğini, uzun ömürlü ürünlerde ise son 30 gün içerisindeki en düşük fiyatın geçerli olması gerektiğini ortaya koyuyor. Aksi takdirde ceza ihtimali 90 bin liraya kadar çıkabiliyor.
En hareketli bölüm meyve-sebze olarak öne çıkıyor; tüketici yüksek fiyata karşı kararını verdiğinde “satın almama” davranışı devreye giriyor. Bu durum, özellikle sebze ve meyvede fiyatların mecazi anlamda mecburi indirim haline gelmesine yol açıyor. Üzüm gibi üretimin düşük olduğu ürünlerde stok tutma eğilimi, son birkaç haftadır fiyatlarda düşüşe paralel olarak raf indirimleri ile tüketiciye yansıyor. Yazlık çeşitler hasat döneminde depoda kalan stokların eritilmesi için hızlı fiyat değişiklikleriyle raflara giriyor. Zeytinyağı ise sezon başında yüksek litre fiyatına rağmen yeni hasat yaklaşırken rafta kalması nedeniyle fiyat indirimi görüyor. Süt grubunda dalgalı hareketler sürüyor. Ağustos itibarıyla çiğ süt litre alım fiyatı 18.35 lira olarak uygulanırken üreticinin maliyetleri karşılamadığına işaret ediliyor. Süt sanayisinin de daha düşük alım fiyatları uyguladığı; ancak tüketiciye bu farklar pazarlardaki haftalık hareketlilik olarak yansıyor. Bir tüketici, “Bir paket kaşar peyniri önceki hafta 175 liraydı, şimdi 170 lira; ama indirim yazıyorlar” diyerek indirim etiketlerinin güvenilirliğini sorguluyor. Limon bahçeden gelen ürünler arasında fiyat değişiminin en çok hissedildiği ürünlerden biri olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda dalda bırakılması nedeniyle üretimde yaşanan azalmanın, zirai don ve yüksek sıcaklıklar nedeniyle bu sezon %30’un üzerinde kayba yol açtığı belirtiliyor. Kilo fiyatı zaman zaman 200 lirayı bulsa da yazlık çeşitlerin hasadı ilerledikçe fiyatlarda bir gevşeme bekleniyor.