Gebze Arslan Apartmanı’nda zemin oturması ve taşıyıcı sistemde kopan iplerin etkisini, uzman analiziyle güvenli çözüm önerileri eşliğinde özetliyoruz.

Arslan Apartmanı’nın kaba inşaatı 2013 yılında tamamlandı ve kısa süre sonra hem yeni daire sahiplerini hem de çevredeki işletmeleri etkileyen bir kurgu ortaya çıktı. Yapının yıllar içindeki temel çatlakları ve zemin oturması, bilgisinin ötesinde bir sonuca işaret ediyordu; ancak dönemin şartlarında nasıl bir çöküşle karşı karşıya olunacağını kimse kestiremedi. Eczane olarak kullanılan dükkânın köşe kolonlarında görülen deformasyonlar, binanın yan yattığını gösteren işaretler olarak kayda geçti. Yapının çökmeden önceki dönemdeki görünümünde de, yıkıma götürebilecek olasılıkları düşündüren farklı etkiler mevcut olduğuna dikkat çekiliyor.
Uzmanlar, yapıda gözlemlenen durumları üç temel başlık altında inceliyor: zemindeki oturma ve kolon-kiriş düzeninin yatay kuvvetlerle etkileşimi, dış etkilerin (örneğin uzun süreli sıcaklık veya değişen yükler) yapı üzerindeki etkileri ve plan-düzensizliklerin birleşiminden doğan kritik noktalar. Beton dayanımının düşük olması veya dış müdahalelerin etkili olması gibi faktörler, yapının taşıyıcı sisteminin güvenliğini zayıflatabilir ve zamanla çatlakların yayılmasına yol açabilir. Bu süreçte, zemin katın konumu ve kat yükseklikleri arasındaki farklar da etkili olur; özellikle kısa kenar yönünde daha büyük deformasyonlar görülebilir.
Fırın kullanımıyla ilgili açıklamalar ise yapı içinde sıcaklık etkisinin taşıyıcı sistem üzerinde nasıl bir baskı kurabileceğini gösteriyor. Uzun süreli ısı etkileriyle donatı yapılarında bozulmalar ve aderansın zayıflaması, taşıma kapasitesinin düşmesine yol açabilir. Bu nedenle özellikle zemin kattaki ısı kaynaklarının gerektiğinde özel koruyucu ve yalıtım önlemleriyle izole edilmesi önerilir.
Çatlaklar ve deformasyonlar yalnızca gözlemlenen yüzeylerle sınırlı değildir. Giriş katın yüksekliği, yatay yükler altında üst katların davranışını değiştirebilecek kritik bir etken olarak öne çıkıyor ve bu durum, planlama aşamasında dikkate alınması gereken bir düzensizlik olarak değerlendiriliyor. Bunlar, özellikle zemin kat ile üst katlar arasındaki yük aktarımında farklılıklar yaratabilir ve bu farklar, düşey ve yatay yüklerin birlikte etkili olduğu bir durumda, yapının genel dayanımını zorlayabilir.
Prof. Dr. Şevket Ateş’in ifadeleriyle, çatlaklar zaman içinde büyüyerek binanın mekânsal davranışını değiştirebilecek bir göstergedir. Zamanla artan çatlaklar, sünme ve yük artışlarının tetiklediği bir senaryo içinde, çökme yerine yan yatma ihtimalini de güçlendirebilir.
Yıkım kararları alınırken yalnızca görünür çatlaklar değil, kolon-kiriş düzeninin tutarlılığı, bölme duvarların yerleşimi ve zemin katın yüküyle üst katlar arasındaki etkileşimler de derinlemesine incelenir. Bu değerlendirme, her kat için farklı taşıyıcı sistem düzenlerinin bir araya gelmesiyle oluşan kompleks dinamiğe işaret eder. Taşıyıcı sistemin simetri ve bütünlük içinde olması, deprem gibi dinamik yükler altında güvenli tasarımın anahtarıdır.