Fenerbahçe ve Ali Koç’un vizyonunu gerçekler ve hayaller ışığında keşfedin. Kulüp tarihinden gelecek planlarına ilgi çekici bir yolculuk.
Sevgili futbolseverler, Ali Koç’un TRT Spor’a konuk olduğu programda yaptığı açıklamaları yakından takip etmişsinizdir. Program boyunca yaklaşık 2 saat 40 dakika süren sohbetinde hem kendisini eleştirdi hem de Yüksek Divan Kurulu toplantısındaki sözlerinin arkasında durduğunu gösterdi. Koç, net ifadelerle “Seçim yok, Mourinho ile devam edeceğiz” dedi. Programın sonlarına doğru ise, olağanüstü kongre için gereken imzaları toplamaları halinde adaylık planlarını tekrar gözden geçireceklerini belirtti. Bu açıklamalar, kulislerde yeni bir dönemin sinyalini verdi.
Malumunuz, Ali Koç yaklaşık 7 yıl önce Aziz Yıldırım’a büyük bir fark atarak başkanlık koltuğuna oturmuştu. O seçimde Koç, 16 bin 092 oy alırken, Yıldırım’a ise 4 bin 644 oy çıkmıştı. Aradaki fark ise tam 11 bin 448 olarak kayıtlara geçmişti. Bu fark, sadece sayısal bir üstünlük değil, aynı zamanda camianın değişen vizyonunun da göstergesiydi.
Her ne kadar herkes farklı nedenler öne sürse de, benim kişisel görüşüm, bu büyük farkın temel sebebinin vizyon olduğunu düşünüyorum. Ali Koç’un, başkanlık hayaliyle yola çıktığında sahip olduğu vizyon, vadettikleri ve potansiyeliyle büyük bir umut ışığı olmuştu. Ekonomik gücü, projeleri ve sportif başarıyı yakalama arzusu ile camiaya yeni bir soluk getirecekti. Ama maalesef, bu umutlar gerçeklerle tam anlamıyla örtüşmedi.
Koç’un ilk sezonunda resmen küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştık. 18 takımla oynanan 34 hafta sonunda, 34 puan ile 14. sırada tamamlamıştık. Üstelik, düşme hattındaki Bursaspor ile puan farkı sadece dörtte kalmıştı. Bu durum, milyonlarca taraftar için adeta kabus olmuş, büyük bir utanç kaynağıydı.
İkinci sezon ise 6. sırada tamamlandı. Koç’un üçüncü sezonu ise 3. basamağı gösterdi. Son üç sezonda ise 2. sıra sürekli olarak elde tutuldu. Bu sezon da tablo net: ikincilik yine en büyük hedef ve başarı olarak görüldü. Ancak, bu gerçekler, hayallerin gerisinde kaldı.
İşte başlangıçlar her zaman çok önemlidir. Ali Koç’un futbol takımındaki başlangıcı, ilerleyen süreçteki performansını doğrudan etkiledi. Fenerbahçe şampiyon olamadıkça, diğer tüm başarılar ya da başarısızlıklar, anlamsız kalıyor. Bu nedenle, başarı ve vizyon kavramları birbirinden ayrılmazdır.
Geçtiğimiz günlerde Koç’un TRT Spor’daki açıklamalarına dönersek, Galatasaray’ın Osimhen transferi ile ilgili söylediklerini büyük dikkatle izledik. Koç, bu transfer için “Şans, 40 yılda bir gelir böyle bir oyuncu” dedi. Bu ifadeye katılmakla birlikte, tamamen şansın değil, büyük bir vizyonun ve stratejinin sonucu olduğunu düşünüyorum.
Ali Koç döneminde gerçekleştirilen 19 golcü transferine bakalım. Islam Slimani, Andre Ayew, Allahyar Sayyadmanesh, Mevlüt Erdinç, Michael Frey, Kemal Ademi, Mame Thiam, Papiss Cisse, Vedat Muriç, Mbwana Samatta, Michy Batshuayi, Tiago Çukur, Enner Valencia, Mergim Berisha, Serdar Dursun, Joao Pedro, Edin Dzeko, Cenk Tosun ve Youssef En Nesyri. Kanat forvetler hariç toplam 19 golcü transfer edilmesine rağmen, hiçbiri Osimhen veya Icardi etkisi yaratmadı. Bu kadar başarısızlık ve hayal kırıklığına rağmen, hâlâ aynı hataları yapmaya devam ediyorsunuz.
Örneğin, ara transferde Milan Skriniarı kiralık getirip, 32 yaşında ve sık sık sakatlık yaşayan Diego Carlos için toplam 11,5 milyon euro bonservis ödemek, sizin vizyon ve yönetim kabiliyetinizin sınırlarını gösteriyor. Eğer vizyon bu seviyedeyse, başka bir düşmana hiç ihtiyacınız yoktur. Aynaya bakarken, aslında en büyük rakibinizi çok net görebilirsiniz: Kendiniz.