Erdoğan’dan MÜSİAD’a ve güncel ekonomik ile siyasi değerlendirmeler. Türkiye’nin gündemindeki önemli gelişmeler ve analizler burada.
Sizi en içten duygularımla selamlıyor ve bu güzel buluşmaya katılımınız nedeniyle teşekkür ediyorum. Bugün burada, MÜSİAD 28. Olağan Genel Kurulu’nun başarıyla gerçekleşmesini temenni ediyorum. Ülkemize hizmet etmiş, emek vermiş tüm kardeşlerime, özellikle de bugüne kadar bu değerli kurumun çatısı altında faaliyet gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum. Kurumun eski yöneticilerinden Mahmut Asmalı kardeşimin bıraktığı bayrağı, yeni dönemde Burhan Özdemir kardeşimize devretmiş olması, yeni dönemin ülkemize ve ekonomimize hayırlar getirmesini diliyorum. Mahmut Bey’e ve tüm MÜSİAD ailesine, özverili çalışmalarından ötürü teşekkür ediyorum. 1999 yılında, Pınarhisar’a gitmeden önce, MÜSİAD’ın beni fahri üye olarak kabul etmesini büyük bir onur ve şükranla hatırlıyorum. MÜSİAD, sadece 28 Şubat döneminde değil, öncesinde ve sonrasında da demokrasinin ve özgürlüklerin savunucusu olarak duruşunu korumuş, üretmekten ve Türkiye’nin kalkınması için çalışmaktan asla vazgeçmemiştir. 35 yılı aşkın süredir, samimi duruşunuzu ve ilkelerinizi muhafaza ederek, kanaat ve bereket ilkeleriyle ticareti sürdürülebilir kıldınız. Bu büyük ailenin, Türkiye’nin 23 yılda kazandığı başarı hikayesinde önemli bir pay sahibi olduğunu gururla söyleyebiliriz.
Bugün küresel ölçekte, değişimin ve dönüşümün yaşandığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Salgın döneminde, son 60-70 yılın en yüksek seviyelerine ulaşan enflasyon oranları henüz kontrol altına alınamadı. Dünya genelinde enflasyon korkusu, ekonomi politikalarının temel belirleyicisi haline geldi. Ayrıca, gümrük tarifeleri ve uluslararası restleşmelerin olumsuz etkileriyle birlikte, belirsizlik ortamı bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Geniş bir yelpazede, ekonomik ve siyasi riskler artış gösteriyor. Dünya, fırtınalı bir denizde ilerlemeye çalışan bir gemi gibi. Ancak, güçlü irademiz ve tecrübemizle, bu zorluğu aşacak donanıma sahibiz. Hükümet olarak, kararlı adımlarımız ve milletimizin desteğiyle, bu dalgalı dönemleri aşmayı sürdürüyoruz.
İki yıl öncesinden başlattığımız ekonomik reform paketleriyle, temel göstergelerde önemli ilerlemeler kaydettik. Enflasyon oranı, 11 aydır kesintisiz düşüş gösteriyor. Nisanda, son 40 ayın en düşük seviyesine ulaştık. Bu olumlu gelişmelerin devam etmesini temenni ediyorum. Ayrıca, dış kırılganlığımızı azaltmaya yönelik adımlarımız ve disiplinli bütçe politikalarımızla, ekonomi alanında sağlam bir zemini korumaya devam ediyoruz.
Depremin ardından hızla iyileşme çabalarımız devam ederken, harcamalarda disiplin ve tasarruf önlemlerimizi sürdürüyoruz. Kayıt dışılıkla mücadele ve finansal şeffaflık konularında kararlılıkla ilerliyoruz. Devlet olarak, hesabını kitabını doğru tutan, üretim ve istihdam odaklı projeleri destekliyoruz. Dış dengemiz de olumlu seyrediyor. Kısa vadeli dalgalanmalara rağmen, kapsayıcı büyüme hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Son dönemde ortaya çıkan olumsuzluklara karşı, rezervlerimizi yeniden artırmayı başardık. Çiftçilerimize ve sanayicimize sağlanan finansman desteğiyle, ekonomimizin güçlenmesine katkı sağlıyoruz.
Muhalefetteki değişim beklentileri, her seferinde boşa çıkıyor. Lider değişiklikleri ve söylemler, ülkemize herhangi bir yeni ufuk kazandırmıyor. Özellikle, ana muhalefet liderinin, ülkesini yabancı medyaya şikayet etmesi ve iktidarı zayıflatmaya çalışması, ülkemize zarar veriyor. Boykot çağrılarıyla yerli ve milli markalara darbe vurmak, ihracatçıyı ve istihdamı olumsuz etkiliyor. Bu tür davranışlar, ekonomik tetikçilik ve siyasetin kirlenmesi anlamına gelir. Bu durum, milletimizin ve ekonomimizin gelişimine zarar veriyor.
Türkiye’nin, 1960 öncesi, 12 Eylül, 28 Şubat ve Gezi kalkışması gibi dönemlerde yaşanan toksik siyasi dilini çok iyi biliyoruz. Muhalefetin, ülkenin gerçek gündeminden uzaklaşarak, toplumu kutuplaştıran söylemlerden vazgeçmesi gerekiyor. Ülkemizin birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Sorumlu ve yapıcı bir dil ile siyasetin yeniden normalleşmesi şarttır. Bölgesel ve küresel tansiyonun yükseldiği bu dönemde, yangına körükle gitmek yerine, barış ve istikrarı destekleyen adımların atılması elzemdir.