Neden eğitim camiası,
akademisyenler, sendikalar, veliler ve
hatta öğrenciler, bu meseleye kulak tıkıyor?
Bu millet neden sessiz?
Ülkenin geleceğini belirleyen en büyük sermaye ne yeraltı zenginlikleridir ne de coğrafi konumudur; en büyük sermaye, iyi yetişmiş insan kaynağıdır. Bu hakikati bilmeyen yok. Ama ne gariptir ki, iş uygulamaya geldiğinde bir sessizlik, bir duyarsızlık hâkim oluyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitimin yeniden ele alınmasına dair işaretleri, aslında bir fırsat kapısıdır. Bu kapıdan geçebilirsek; meslek liseleri yeniden değer kazanacak, ülkenin ara eleman ihtiyacı karşılanacak, gençler yeteneklerine göre yönlendirilebilecek. Yani “herkesi aynı kalıba döken” sistem yerine, “her öğrenciyi kendi yolunda” destekleyen bir anlayış doğacak.
Peki, böylesine hayati bir mesele gündeme gelmişken, neden toplumdan güçlü bir ses yükselmiyor? Neden eğitim camiası, akademisyenler, sendikalar, veliler ve hatta öğrenciler, bu meseleye kulak tıkıyor?
Umutsuzluk mu? Yorgunluk mu? Yoksa “nasıl olsa değişmez” diye kökleşmiş bir inanç mı?
Oysa mesele sadece bugünün meselesi değil; ülkenin geleceğidir. Bir nesli kaybetmek, yarını kaybetmektir. Duyarsızlık, sessizlik ve umursamazlık, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.
Bugün sustuklarımız, yarın feryadımız olabilir. Onun için “Eğitimde yeni ufuklar” açılacaksa, önce zihinlerde açılmalıdır. İnançla, cesaretle, kararlılıkla.