Duygusal çöküşün gölgesinde, aile ve sığınak olan anlatının samimi dokusu; güvenli limanınızı keşfedin.
Bir dede, torununun saldırganlığıyla ilgili olarak uzun bir düşünce dizisini paylaşırken kendi duygularını ve hatıralarını aktarıyor. “Ben bittim” sözleriyle başlayan konuşması, gecenin sessizliğinde uyuyamamanın, endişenin ve şaşkınlığın izlerini taşıyor. Evden çıkarken hiçbir söz söylememiş olması, gülünç görünen fakat gerçekliği sarsan ayrıntı olarak öne çıkıyor.
Polise gidildiğinde sorulan sorular ve verilen yanıtlar, olayın belirsizliğini taşıyan bir tablo oluşturuyor. “Burada yok, bilmeyiz biz” şeklinde yanıt veren güvenlik güçlerinin tutumu, ailenin savunma mekanizmasını da etkiliyor. Silah seslerinin geldiği anlar ve 2 yaşındaki kız çocuğunun bile uyanması, dehşetin evin dört bir yanını sardığını gösteriyor.
Yaşananların son dönemde garipsedikleri hareketler olmadığını ifade eden büyükanne, torununun son derece sakin ve düzenli biri olduğunu hatırlatıyor. Okuldan getirilen başarı belgeleri ve eski sakinlik, ailenin güven duygusunu oluşturan unsurlardı. Ancak şimdi her şeyin nasıl değiştiğini anlamaya çalışıyorlar. “Aklım yetmiyor, aklım da gitti zaten.” diyerek yaşanan akıl tutunusunu dert ediyorlar. Günlük yaşamın basit ayrıntıları da bu çatışmanın gölgesinde; annesi-babası için 100 lira aylık sınırlı bir gelir ve dede olarak namaz kıldığı için bazı insanların kendisine yardım etmesi, bu ailenin hayatta kalma mücadelesinin bir parçasıydı. “Öyle öyle idare ediyordum.” ifadeleri, geçmişin zorluklarını ve şimdiye dair belirsizliği özetliyor.