Dağınıklık tutkusu ve kumaş dükkanında yaşanan bağımlılık hikayesinin sıcak, akıcı ve sürükleyici öyküsünü keşfedin.
60 yaşındaki Cemalettin Serdar, Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi mezunu olarak 1988 yılında Elazığ Palu’da hastanenin vekaleten müdürlüğünü yürüttü. Dönemin baskıcı devlet düzenine uyum sağlayamayacağını düşündüğünde makam koltuğunu bırakarak istifa etti. Ardından sırayla çeşitli ürünler satan Serdar, daha sonra kumaş ticaretine yöneldi. Ancak kısa süre sonra, kumaşları satın almaya olan düşkünlüğü işinin odak noktası haline geldi ve dükkânı giderek dağınık bir görünüme büründü.
“DAĞINIKLIK FİTRATIMDA VAR, SATIN ALMAYA DOYAMIYORDUM” mesajı ile başlayan bu süreçte Serdar, yaklaşık 30 yıldır bu işi yürüttüğünü söylüyor. Kendi dağınık karakterinin iş yerini de etkilediğini belirten Serdar, mal alımının çoğaldıkça çeşitliliğin arttığını ve dükkânın karışık bir hale geldiğini aktardı.
İşin son dönemlerinde ise almak yerine satışa odaklanmayı bir süreliğine bıraktığını belirten Serdar, “Bu durum beni daha çok mutlu ediyor. Dağınık olmak bana göre bir özgürlük hissi veriyor. Kendimi daha özgür yaşamak istiyorum; bu nedenle vatandaşların veya otoritenin taleplerine göre hareket etmek bana göre değil” dedi.
“BU ŞEKİLDE DAHA ÇOK MUTLU OLUYORUM” sözleriyle, eşinin düzen konusunda uyarılarına rağmen, kendi fıtratıyla hareket etmeyi tercih ettiğini ifade etti. Eşinin beklentilerine karşılık birbirine karşısında sabırsızlık yaşadığını anlatan Serdar, önümüzdeki dönemde düzenli bir yaşamı deneyeceğini belirterek, “3 günlük dünyada rızkını helalinden kazanmak gerekir. Simit, ekmek ya da kumaş olabilir ama benim gibi nadiren istisna durumlar oluşabilir” diye konuştu.