Çöpler Altın Madeni için güvenlik, çevre ve yeni üretim yöntemiyle yeniden faaliyete geçiş planını keşfedin.
Türkiye’nin yıllık altın üretimi, son 25 yılda kayda değer bir artış gösterdi. 2020 yılında 42 tonla Cumhuriyet tarihi rekoru kırılırken, Erzincan İliç’teki Çöpler Madeni’nde Şubat 2024’teki toprak kayması nedeniyle üretim durduruldu ve Türkiye’nin toplam üretimi yaklaşık 32 tona geriledi. Meclis Araştırma Komisyonu Taslak Raporu, madeni yeniden faaliyete geçirebilmek için güvenlik denetimleri, çevresel önlemler ve üretim yönteminde değişiklikler yapılmasını öne çıkarıyor.
Çevresel güvenlik projelerinin devrede olması Meclis taslak raporunda belirtilen önlemler doğrultusunda, 6 aydır yeniden üretime hazırlıklarını tamamlayan Anagold Madencilik Genel Müdür Yardımcısı Ali Sert, çalışmaların güvenlik ve çevre odaklı yürütüldüğünü vurguluyor. Yaşanan üzücü olay için çalışanları anan Sert, mühendislik disiplinlerini seferber ettiklerini belirtiyor ve yeniden faaliyete geçmenin bölgede ve ülkede ekonomik katkı sağlayacağını ifade ediyor.
13 Şubat 2024’teki toprak kayması sonrasında kamu kurumları ve bilimsel kurumların rehberliğinde çeşitli teknik önlemler ile çevresel güvenlik projeleri uygulanmaya başlandı. Meclis Taslak Raporu’nda belirtilen üretim yöntemi değişikliğiyle, madenin yeniden faaliyete geçmesi planlanıyor. Özellikle klasik yığın liç yönteminden vazgeçilerek, daha kontrollü bir üretim yaklaşımı benimseniyor.
3 milyar dolarlık yatırımla hayata geçirilecek yeni sistem Kapalı devre ve ileri teknolojilere dayanan bu yeni yaklaşımın yalnızca Çöpler Madeni’nde bulunduğu ve Türkiye’de sınırlı sayıda kullanılan bir teknoloji olduğu belirtiliyor. Ali Sert, bu sistemin hem işçi güvenliği hem de çevre açısından üstünlük sağladığını ifade ediyor. Yatırım maliyetinin güncel koşullarla yeniden değerlendirildiğinde yaklaşık 3 milyar dolar civarında olacağı vurgulanıyor.
Yeni sistemin sülfit tesisiyle üretimi nasıl etkileyeceği Anagold Genel Müdür Yardımcısı Sert, sülfit tesisiyle üretimi şu şekilde anlatıyor: Cevherler, genellikle altının kimyasal olarak serbestleşmediği, kompleks bir yapı içinde bulunuyor. Kapalı sistemler, iş güvenliği riskini en düşük seviyeye indiriyor ve tüm süreçler otomasyonla izleniyor. Bu sayede süreç, geleneksel yığın liçine kıyasla çevreye verilen zarar riskini büyük ölçüde azaltıyor. Suyun geri kazanımı ve enerji verimliliği ön planda tutuluyor; süreç otomasyonla yönetiliyor ve toprak-su kirliliği riskleri minimize ediliyor. Yüksek teknoloji sayesinde altının geri kazanım oranı artıyor ve ülke için arz güvenliği güçleniyor. Ancak bu ileri teknoloji yatırımı başta yüksek maliyet gerektiriyor; fakat uzun vadede sürdürülebilirlik ve verimlilik sağlıyor.
Tesis, üç ana bölümden oluşuyor: Üst takım, ana akım ve alt takım. Sistem odası ise bu bölümlerin her birinin otomasyonla yönetildiği merkezi bir kontrol merkezi olarak görev yapıyor. Tüm saha, otomasyonla kumanda ediliyor ve tesis kendi kendine çalışabilir durumda olacak şekilde tasarlandı.