Ohio’daki bir aile için küf ve sağlık arasındaki mücadeleyi, güvenli yaşam için alınması gereken önlemleri anlatan etkileyici bir rehber.
ABD’nin Ohio eyaletinin Columbus şehrinde yeni evlenen Sara ve Colin Smith çifti, 400 bin dolarlık bir yatırımdan sonra hayallerindeki eve kavuşmuşlardı. Ancak ev, onları maddi olarak olduğu kadar sağlık açısından da derinden etkileyen sürprizlerle doluydu. İlk şüpheler, sinüslerindeki tıkanıklıkla başladı ve zamanla yaygınlaşan cilt döküntüleriyle devam etti. Başlarda alerji ya da egzama sanılarıyla ilerlerken, sosyal medya üzerinden paylaşılan bir fotoğraf ve gelen yorumlar bu belirsizliği küfin varlığına dönüşen bir gerçeğe dönüştürdü.
Çift, küflü olan bir evde yaşadıklarını öğrendiklerinde durumu ciddiye alıp uzmanlardan destek aldı. Küf tespitinin evin her odasına yayıldığı, en büyük sorunun ise halının altında saklı olduğu ortaya çıktı. Köpekle yapılan küf denetimi, odaların direklerinde işaretler gösterdi ve mantarların yalıtım malzemeleri arasında yaşamını sürdürdüğü anlaşıldı. Bu bulgular, Sara’nın yüz ve gözlerinde belirgin kızarıklıklar oluşturmuş, depresyon ve stres benzeri psikolojik etkileri tetiklemişti.
Onarım süreciyle birlikte tüm küflü ürünler evden atıldı; hatta elektronik eşyaların büyük bir yüzdesi yenilenmek zorunda kaldı. Aile, iyileşene kadar yakınlarının yanında kalmayı tercih etti ve Sara’nın gözleri, iki hafta içinde düzelme göstermeye başladı. Uzun süreli küf maruziyeti, yalnızca fiziksel değil, psikolojik sağlık üzerinde de etkili olabiliyor; bu deneyim dermatoloji uzmanları tarafından şu şekilde değerlendirildi.
Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, küflü ortamların havaya yayılan sporlar yoluyla alerjenler ve tahriş edici maddeler ürettiğini belirtiyor. İç ortam küflerinin
“alergik reaksiyonlara, tahrişe ve potansiyel olarak toksik maddelere yol açabileceğini” ifade eden uzman, bu durumun görülen semptomları birçok farklı yoldan tetikleyebileceğini vurguluyor. Özellikle burun, boğaz, akciğer ve gözlerde etkilere yol açan bu süreç, hassas bireylerde daha belirgin belirtiler doğurabiliyor.
Sorunun ciddiyeti, sadece fiziksel belirtilerde değil; depresyon ve kaygı gibi psikolojik bozuklukları da tetikleyebiliyor. Tatlıparmak, uzun süreli küf maruziyetinin bilişsel becerileri ve ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceğini ifade ediyor. Ayrıca çocuklar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplarda etkilerin daha sık görüldüğünü belirtiyor.
“Küf maruziyetiyle karşılaşıldığında yapılması gereken ilk şey, küf kaynağını ortadan kaldırmaktır,” diyen uzman, alerjik reaksiyonları azaltmak için antihistaminikler ve topikal steroidlerle tedavilere başvurulabileceğini belirtiyor. Uzun vadede immünoterapi olarak bilinen alerji aşılarının da tedavi sürecinde etkili olabildiğini ekliyor.
İç mekânlarda küfle mücadele etmek, yalnızca yüzeyleri temizlemekle sınırlı kalmamalıdır. Evin her katında güvenli bir hava akışı ve nem kontrolü sağlanmalı; zeminlerin ve duvarların su hasarları onarılmalıdır. Bu olay, sağlığın korunması için evin yapısel bütünlüğünün ve bakımının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Sonuç olarak, küflenmiş bir ortamın sağlığa olan etkileri çok boyutlu olabilir. Fiziksel belirtilerin ötesinde, ruh sağlığına da zarar verebilen bu durumla mücadelede profesyonel destek ve uygun tedavi planları hayati öneme sahiptir. Ev sahiplerinin, satın alma öncesinde ve sonrasında kapsamlı küf kontrolleri yaptırması, benzer sorunları önlemede kritik rol oynar.