“Ya Rabbi,
bugün yaşadığım her sözü, her düşünceyi ve
her duyguyu sana emanet ediyorum…”
Her yeni gün, bize Allah’ın lütfettiği tertemiz bir sayfa. Ancak ne yazık ki, günlerimizi dolduran telaş, kavga, hırs ve kırgınlıklar o sayfanın safiyetini gölgeleyebiliyor. İşte tam da bu yüzden insan, bazen kalbini, zihnini ve bütün varlığını Yaradan’a emanet etmeye ihtiyaç duyuyor. Çünkü biz, emaneti taşıyamayacak kadar yorgun düştüğümüzde, Allah’ın rahmeti bizi sarmalayan en güçlü liman oluyor.
“Ya Rabbi, bugün yaşadığım her sözü, her düşünceyi ve her duyguyu sana emanet ediyorum…” Bu cümle, aslında bir teslimiyet duasıdır. İnsanın kendi aczini, kendi sınırlılığını fark edişinin en samimi ifadesidir. Çünkü insan bilir ki, kalbini koruyacak en sağlam kale Allah’ın merhametidir.
Kalbimizi kırgınlıklardan, zihnimizi vesveselerden, bedenimizi yorgunluktan arındırmasını istemek, hayatın en büyük arınma yolculuğudur. Çünkü kırgınlık insanın içini çürütür, vesvese aklını kuşatır, yorgunluk bedenini esir alır. Bunlardan kurtulmadan ne gerçek sevgi yaşanır ne de huzur bulunur.
Bugün birbirimize en çok lazım olan şey, işte bu duada saklıdır: Sevgiye, affa ve huzura kapılar açmak.
Affedemediğimiz sürece huzura kavuşamıyoruz, sevgiyi büyütemiyoruz. Kırgınlıklar kalbi taşlaştırıyor, vesveseler zihni zincire vuruyor. Oysa affetmek, insanın kendisini özgürleştirmesidir.
“Benim ve sevdiklerimin kalbini nurunla doldur.”
Bu dilek, sadece kişisel bir niyaz değil; aslında bir toplum duasıdır. Çünkü kalpleri nurla dolu olan insanlar, birbirine zulmetmez, birbirini incitmez. İçinde kin, nefret ve haset barındıran kalpler, karanlığın esiri olur. Nurla aydınlanan kalpler ise, sevgiyle beslenir, merhametle parlar.
Belki de hepimizin en büyük duası şu olmalı: Aramızdaki tüm ilişkileri merhametle şifalandır.
Ailede, dostluklarda, komşulukta, toplumda… Birbirimizi kırmadan, ötekileştirmeden, küçümsemeden yaşamak için merhametin şifasına muhtacız. Çünkü merhamet, Allah’ın kullarına en büyük hediyesidir. Merhameti kaybeden, insanlığını kaybeder.
Ve dua, en sonunda şu yalvarışa gelir:
“Geceyi bana huzur, sabahıma bereket kıl.”
Evet, huzurlu bir geceyi Allah’tan başka kim verebilir? Bereketli bir sabahı, hayırlı bir rızkı, gönül genişliğini kim nasip edebilir? İnsanın tüm arayışı aslında bu iki kelimede özetleniyor: Huzur ve bereket.
Sevgili dostlar, bu dua bize bir hakikati fısıldıyor:
Hayatın bütün karmaşasına rağmen, kalbimizi Allah’a emanet ettiğimizde asla kaybolmayız. Huzur O’nda, güç O’nda, şifa O’ndadır. Yeter ki biz kalbimizi dünya kirlerinden temizleyip, saf bir niyetle O’na yönelelim.
Bugün belki hepimizin ihtiyacı olan şey, bir sabah duasının kalbimize işleyişidir. Belki de bu dua, her birimizin yaralı gönlünde şifa olacak.
Gelin, yeni günü Allah’a teslim ederek karşılayalım:
Kalbimiz kırılmasın, zihnimiz dağılmasın, bedenimiz yorgun düşmesin.
Sevgi büyüsün, affımız çoğalsın, huzur kapılarımız açılsın.
Ve Allah, geceyi huzur, sabahı bereket kılsın…
Âmin.