DOLAR
42,4351
EURO
48,8618
ALTIN
5.573,44
BIST
10.922,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Çok Bulutlu
Cumartesi Çok Bulutlu
22°C
Pazar Çok Bulutlu
20°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
16°C
Salı Çok Bulutlu
16°C

Necla Hasbutcu

Şiir, Deneme ve Öykü yazarı

    BİLGİ ÇAĞININ EN BÜYÜK İRONİSİ: DİPLOMALI CEHALET

    A+
    A-

     

    İnsanlığı belirleyen,

    okuduğu kitabın sayısı değil,

    okuduğu kitabın vicdanında bıraktığı izdir.

     

     

    Sevgili Okur,

    İçinde yaşadığımız bu çağ, hızın ve bilginin sarhoş edici bir dansına tutulmuş durumda. Etrafımız ekranlarla, anlarımız tweet’lerle, her köşemiz “bilgi kırıntılarıyla” çevrili. Bir zamanlar fildişi kulelerde saklı duran kadim düşünceler, şimdi parmaklarımızın ucunda bir nehir gibi akıyor…

     

    Peki, bu dijital nehir bizi nereye sürüklüyor?

    Bizi bilmem ama benim zihnimde sürekli o kadim uyarı çınlar: “İnsanlığı belirleyen, okuduğu kitabın sayısı değil, okuduğu kitabın vicdanında bıraktığı izdir.

    Bu söz, basit bir edebiyat inceliği değil; bir yaşam kılavuzudur. Kitapları yalnızca sayıca tüketmenin ne denli boş bir eylem olduğunu hatırlatır. Tıpkı bir yemeği sadece fotoğraf çekmek için sipariş edip, tadını almadan masadan kalkmak gibi…

     

    Bugün, hayatımızın en büyük ironisiyle karşı karşıyayız: Okumuş Cahil.

    O, bir zamanlar çekindiğimiz, hatta hayran olduğumuz o parlak, o zeki insandır. Diploması kalın, sözlüğü zengin, ezberlediği teoriler baş döndürücüdür. Bir tartışmaya girdiğinde, en karmaşık argümanları bile saniyesinde çürütebilir.

     

    Fakat, gelin o kişinin gözlerine daha yakından bakalım: Vicdanının ışığı yanıyor mu?

    İşte tehlike tam burada başlar. O “okumuş cahil,” bilgiyi merhametle, empatiyle ve ahlakla birleştirmeyi reddeden kişidir.

    Zekâsı, bir füzeyi hedefine kusursuzca götüren navigasyon sistemi gibidir. Ancak o sistem, ahlaki bir pusulaya bağlı değilse, hedefi iyilik yerine felaket olur. O, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilir, ancak neyin iyi neyin kötü olduğunu hissetmez. Bilgiyi bir kalkan değil, karşısındakini ezmek için kullanılan keskin bir kılıç olarak görür.

     

    Bir yazar olarak, kalemin gücünü en iyi bilenlerdenim. Ancak şunu da kabul etmeliyiz: En tehlikeli silah, her zaman kalemdir.

    Kılıç, yalnızca fiziksel bedeni yaralar; yara bellidir, iyileşme süreci bellidir. Oysa zehirli bir kalem… O, görünmez bir el gibi toplumun damarlarına sızar, zihinleri kemirir ve ruhları parçalar.

    Bir akademisyenin kalemi, gerçekleri kendi çıkarı doğrultusunda çarpıtıp, yıllarca sürecek bir yanlış algının temellerini atabilir.

    Bir gazetecinin kalemi, nefret tohumları ekerek, masum insanların hayatlarını tek bir manşetle karartabilir.

    Bir kod yazarının kalemi, milyonlarca insanın verisini çalacak sinsi bir yazılıma dönüşebilir.

    Bu kalemler, hırsızın elindeki kılıçtan daha keskin, hileden daha zehirleyici değil midir? Çünkü onlar, sadece maddi değil, toplumsal güveni, adaleti ve hakikati çalarlar.

     

    Sevgili okur, bu yazı, sadece başkalarını yargılamak için kaleme alınmadı. Bu, öncelikle bir öz sorgulama çağrısıdır.

    Şu an elinizde tuttuğunuz bu yazı da dahil olmak üzere, okuduğunuz her şeyin size ne yaptığını samimiyetle sorun:

    Daha mı anlayışlı oldunuz?

    Daha mı merhametli?

    Yoksa sadece daha mı “bilmiş” ve yargılayıcı?

     

    Unutmayalım: Okumuş cahil, en iyi ihtimalle bilginin biriktirildiği bir depodur; o depo, dünya için hiçbir anlam ifade etmez. İnsan, ancak zekâsını vicdanla mühürlediği zaman bir değere, bir erdeme dönüşür.

     

    Gelin, kitaplarımızın sayfalarını sadece gözlerimizle değil, ruhumuzla çevirelim. Bırakalım, okuduklarımız vicdanımızda derin, onurlu bir iz bıraksın.

    Aksi takdirde, en büyük tehlikeyi, yani kendimizi, elimizdeki bilgiyle yok eden ilk medeniyet olma riskiyle karşı karşıyayız.

     

    Sevgi ve vicdanla kalın!

     

    ETİKETLER: , , , ,
    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.