Belem Deklarasyonu: Türkiye ve küresel yeşil sanayileşme odaklı sanayi dönüşümünün stratejik rolünü keşfeden derinlemesine bir analiz.

Paris Anlaşması kapsamındaki hedefler doğrultusunda sanayi sektörünün önemi giderek artıyor. Yaklaşık bir on yılı geride bırakırken ağır sanayide derin emisyon kesintileri olmadan bu hedeflere ulaşmanın zorluğu ortaya çıkıyor. Enerji dönüşümünde temiz teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, sanayinin dönüşüm hızını ve ülkeler için yaratacağı ekonomik fırsatları doğrudan şekillendiriyor. Bu bağlamda ülkeler yeşil sanayide öncü konum elde etmek ve büyümeyi desteklemek yönünde avantajlar yakalıyor. Ancak finansman, teknoloji uygulaması ve politika koordinasyonundaki eksiklikler süreci sınırlıyor.
COP30’da 35 ülkenin, uluslararası kuruluşların ve girişimlerin desteklediği Belem Deklarasyonu, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin yeşil sanayileşmeyi stratejilerinin merkezine koyması için küresel bir çerçeve sunuyor. Deklarasyonun amacı, sanayinin karbonsuzlaşmasını hızlandırmak, ekonomik fırsatları artırmak ve temiz teknoloji inovasyonu ile üretimi teşvik etmek olarak özetlenebilir. Ayrıca finansal ve teknik destek mekanizmalarının devreye alınması öngörülüyor; sosyal kapsayıcılık ve adil geçiş ise öncelikler arasında yer alıyor.
Uzmanlar, enerji ve sanayi dönüşümünün eşgüdümlü ilerlemesinin Paris Anlaşması hedeflerinin yakalanmasında kritik olduğunu vurguluyor. Temiz teknoloji ve yeşil sanayi alanlarında kapasite ve rekabetçiliğin geliştirilmesi, ekonomik büyümeye katkıyı artıran stratejik bir fırsat olarak öne çıkıyor. Türkiye de deklarasyona imza atarak enerji ve sanayi dönüşümünü birlikte ele almaya yönelik somut bir vizyon ortaya koyuyor. Deklarasyonun uygulanması için kurumsal yapı ve çalışma programı, gelecek yıl Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenecek COP31’de sunulacak.
Türkiye’nin sanayi dönüşümünü gecikmeden yakalaması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, rekabetçiliğin korunması için bu sürecin hızlandırılmasının kritik olduğunu belirtiyorlar. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Proje Koordinatörü Dursun Baş, UNIDO’nun sekretarya görevini üstleneceği deklarasyonun COP26 Glasgow Gündemi’nden COP28 Dubai Sanayi Geçiş Çerçevesi’ne uzanan sürecin yeni adımı olduğunu ifade ediyor. Baş’a göre deklarasyon, ağır sanayi sektörlerinde karbonsuzlaşmayı hızlandırmayı ve düşük karbonlu ürünlerin küresel ticaretini desteklemek için çerçeve kuruyor. Türkiye’nin de imzacılar arasında olması olumlu bir gelişme; ancak enerji ve sanayi sektörlerinde net 2030 emisyon hedeflerinin bağlayıcı hale getirilmesi ve ilgili bakanlık yapılarının güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Belem Deklarasyonu’nun Türkiye için bir fırsat olduğuna işaret eden Baş, sanayi dönüşümünün ertelenemeyecek bir zorunluluk olduğunu ve bu sürecin geç kalması halinde rekabet gücünün zarar görebileceğini vurguluyor. Ayrıca enerjiyesajında yeni görev ve yetkilerin tanımlanmasıyla girdi-hizmet-üretim-tüketim zincirinin tüm aktörlerini kapsayan bir sorumluluk yapısının kurulması gerektiğini dile getiriyor.
TÜRKİYE, YEŞİL SANAYİ KOLLARINDAKİ YETKİNLİKLERİNİ GELİŞTİREREK BÖLGEYE ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYABİLİR diyerek SEFiA Direktörü Bengisu Özenç, iklim politikalarının ekonomik kalkınmayla uyumlu olması gerektiğini vurguluyor. Belem Deklarasyonu’nun küresel işbirliği çerçevesinde netleşmeyi amaçladığını ifade eden Özenç, fosil yakıt yatırımlarına bağımlılığı azaltmanın ve yeşil sanayileşme alanlarında rekabet avantajı elde etmenin önemine dikkat çekiyor. Türkiye’nin gelişmiş sanayi altyapısı ve ticaret bağlantılarının bu işbirliğinde avantajlı konum sağlayacağını belirten Özenç, fosil yakıt yatırımlarından çıkış planlarının da bu dönüşümün olmazsa olmazı olduğunu söylüyor.