Barış Özbay’ın zorlukları aşan umudu ve ailesinin benzersiz desteğiyle ilham veren gerçek bir yaşam hikayesi.
Kahramanmaraş merkezli depremde evini kaybeden Semra Özbay ile oğlu Barış Özbay, Defne ilçesinde birbirlerine kenetlenerek yeni bir başlangıç yapıyorlar. Depremin ardından üç yıl süren zorlu süreçte hem evini hem yakınlarını kaybeden aile, bir araya gelerek yaşama tutunmayı başardı. Barış, deprem sonrası düzenli olarak okula devam edemediği ve sanal dünyaya bağımlı hale geldiği günlerden bu yana iyileşme yolunda ilerliyor; fakat bu süreç onun için kolay olmadı.
Hatay Valiliği ve Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ekiplerinin koordineli çalışmaları sayesinde Barış’ın günlük yaşamında olumlu adımlar atıldı. Duş almak, tıraş olmak ve evden çıkıp yeni yerlere yönelmek gibi basit hareketler bile uzun bir aradan sonra tekrardan gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Antakya Belediyesi’nin temizleme çalışmaları ile evinin yeniden düzenlenmesi de bu sürecin somut bir göstergesi oldu.
“OĞLUMUN BU YENİ HALİ HEP HAYALDİ AMA GERÇEK OLDU, EVLADIMIN ESKİ HALİNE DÖNMESİNİ İSTİYORUM” diyen Semra Özbay, Barış’ın iyileşmesiyle birlikte hayallerinin de büyüdüğünü ifade ediyor. 3 yıllık aranın ardından Barış için umut dolu sözler sarf eden anne, oğlunun kendi ayakları üzerinde durması ve hayatını kendi kararlarıyla inşa etmesini arzuladığını vurguluyor. “Kendi hayatını yaşamasını ve arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmesini istiyorum. Torun sahibi olmak da hayallerim arasında,” diye ekledi.
“TEDAVİ OLMAK İSTEMİYORUM” diyen Barış Özbay ise iyileşme sürecinin kendisi için değişim anlamına gelmeyeceğini dile getiriyor. Ekiplerin kendisini evden çıkarmak için yaptığı müdahaleler sonrası evine döndüğünde, kan tahlilleri ve tansiyon ölçümlerinin yapılması süreci bir adım olarak gördüğünü belirtiyor. Ancak tedaviye olan yaklaşımı hâlâ değişmedi; “Hayat yaşamaya değmez” diyen düşüncelerini sürdürdüğünü ifade ediyor.
“BENDEN BABA OLMAZ” şeklinde yanıt veren Barış, annesinin hayallerinin kendisi için giderek farklılaşan istekler içerdiğini, evlenme ve torun sahibi olma konularında ise hiç düşünmediğini söylüyor. Sağlık sorunlarının düşünce biçimini etkilemediğini, ancak yaşamı sevme konusundaki isteksizliğinin değişmediğini ekliyor. Tıraş ve duşun kendisini bir nebze rahatlatabildiğini ve bu basit rahatlama anlarının bile onun için önemli bir fark yarattığını belirtiyor.