Akkuyu NGS: Güvenlik, çevre ve karbon izleri üzerine yenilikçi perspektifler sunan kapsamlı bir analiz.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşasında görev alan genel müdür Sergey Butckikh, AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Enerjinin güvenli ve temiz bir seçenek olduğuna dikkat çekerek, nükleer enerjinin karbondioksit emisyonlarını azaltma kapasitesini ve çevresel etkilerin en aza indirgenmesini vurguladı. Farklı enerji türleriyle karşılaştırıldığında nükleer santrallerin ekosisteme olan etkisinin daha dengeli olduğuna işaret etti.
Butckikh, güvenlik açısından birçok ek kontrol mekanizması uygulandığını belirtti. İNŞAAT ATIKLARI DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR ifadesiyle, sahada kullanılan malzemelerin yerinde üretildiğini ve dışarıdan material alınmadığını açıkladı. İnşa süreci boyunca çevreye zarar vermemek adına, oluşan inşaat atıklarının depolama alanlarında güvenli şekilde değerlendirildiğini ve geri dönüştürülerek ekosistem açısından risk oluşturmadığını belirtti. Bölgenin temiz kalmasına özen gösterildiğini söyleyen Butckikh, Türkiye’nin mevzuatına uygun hareket ettiklerini ve nadir türlerin korunması ile deniz ve kara yaşamının sürdürülebilirliği için çeşitli sosyal sorumluluk projelerini yürüttüklerini ifade etti.
ATMOSFERİ 18 MİLYON METREKÜP KARBONDİOKSİTTEN KURTARMA HEDEFLERİ hakkında konuşan Yetkili, santralin üretime başladığında atmosfere salacağı sera gazını azaltacağı ve bunun, gelecek için kritik bir adım olduğunu belirtti. Termik, gaz veya kömür kaynaklı üretimlerin azaltılmasıyla bu hedefe daha hızlı ulaşılabileceğini vurguladı. TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK TALEBİNİN YÜZDE 10’UNU KARŞILAYACAK kapasiteye sahip olan Akkuyu NGS, toplam kapasitesiyle ülkedeki elektrik talebinin önemli bir bölümünü tek başına karşılayacak nitelikte tasarlandı. Santralin 60 yıllık ömrü planlanırken, gerektiğinde bu süre 20 yıl daha uzatılabilir. Proje, sıfır emisyon hedefiyle Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefiyle uyumlu bir enerji kaynağı olarak konumlanıyor.
Yetkililerin hesaplarına göre, Akkuyu NGS’nin işletmede kalacağı süre boyunca yaklaşık 2,1 milyar ton karbon emisyonunun önlenmesi öngörülüyor. Bu durum, bölge ve ülke düzeyinde karbon etkilerini önemli ölçüde azaltma potansiyeli taşıyor.